Ateşin bulunmasıyla beraber, yangın faciasının yaşanmaya başlandığı muhakkak. Tarih boyu öyle yangınlar yaşanmış ki, ferdi olarak başedilememesi üzerine toplum olarak, hatta, devlet olarak yangının tahribatını engellemek için tedbirler alınmıştır. Tarihimizde devlet olarak tedbir almaya başladığımız ilk tarih III Murat zamanında(1579) olmuştur. Ama ilk İtfaiyenin kuruluşu ise III Ahmet(1720) zamanında gerçekleşebilmiştir.
Günümüzde her ne kadar teknoloji gelişsede yangınlarla mücadele edebilmek için ekip, araç, donanım gerekiyor. Tabi bunların başarılı olabilmesi içinde sürekli eğitim gerekiyor. Daha da önemlisi yangın ekiplerinin sanki yangın her an çıkacakmış gibi hazır beklemeleri.
Son 10 – 15 yılda itfaiyeler iller bazında bir hayli güçlendirildi. Konuyla ilgilenenler iyi bilirler; Başta İstanbul olmak üzere Ankara, Kocaeli, Bursa, Kayseri, Eskişehir, Konya ve Gaziantep büyükşehir belediyeleri vb itfaiye kurumlarını devamlı yenilemeye, güçlendirmeye, modern araç – gereçle desteklemeye çalışmaktadırlar.
Çoğunlukla büyük orman yangınlarıyla çok konuşulan itfaiyeler; Şehirlerde çok katlı binaların oluşmasıyla beraber can tehlikesinin arttığı yangınlarla karşılaşır olmuştur. Dolayısıyle ilçe ve köylere(mahallelere) müdahale edecek ekiplerin de önemi bir kat daha artmıştır.
İtfaiyelerin hayatımızda önemli bir yeri var. Her geçen gün önemi daha da artıyor. Çalışanların eğitimi, araç, gereç donanımı yangına kolay müdahale edebilecek ve baş edebilecek düzeyde olmalı. Tabii gönlümüzden geçen duamız; hiç yangın olmasın, maddi – manevi kayıplarımız olmasın. Bilindiği gibi itfaiye camiası her sene bir çok çalışanını iş kazasında – yangınlarda şehid vermektedir. Kaybedilenleri de rahmetle anarak yazımızı sonlandırmış olalım. Vesselam.