Lider Haber

Uzay Heparı

Uzay Heparı
Mehmet Akif Ertaş( akif@liderhaber.com )
12 Haziran 2020 - 0:27

Serseri Ruhlu Bir Müzisyen Göçmüştü Bu Dünyadan; On Altı Sene Önce

 

Minik Serçe’nin müziğinin filizlenmesinde, dallanıp budaklanmasında ve olgun meyvelerini vermesinde üç müzisyenin katkısı çok büyüktür. Bunlardan ilki Onno Tunç, ikincisi Fahir Atakoğlu, üçüncüsü ise Uzay Heparı’dır.

Minik Serçe, müziğe adımını attığı ilk günden vefat ettiği âna kadar yanından Tunç’un yanından ayrılmamıştır.  Atakoğlu, amatörlükten profesyonelliğe geçişte onunla buluşmuştur. Heparı da profesyonel döneminin tanıklarındandır.

Tunç ve Atakoğlu;  ritmik ezgilerde bile ağırbaşlılıktan, ciddiyetten taviz vermeyen, akademik donanımlarını ön plana çıkarmaktan çekinmeyen iki müzisyendir. Onların sadece sakin değil, hareketli eserlerini de dinleyen kendisini ister istemez derleyip toparlama gereğini hisseder.

Bu özellikleriyle onları Bozlak’ın uç beylerinden Muharrem Ertaş ve Hacı Taşan ile özdeşleştirmek mümkündür. Zira ciddiyet onların da müzik anlayışlarının belirleyicisidir.

Edebiyatta onlara denk gelen isim, Abdülhak Şinasi Hisar’dır. Hisar’ın edebiyatından yükselen, ağır ezgi fıstıkî makamdır ve bu makam, başka kapıları tıklatmakla kalmayıp aşındırsa da, o kapılardan getirdiklerinin, özünü dejenere etmesine izin vermez.

Serseri ruhun izini, müzikte süren Heparı ise edebiyatta Ahmet Haşim, Sermet Muhtar Alus dışında, Bozlak’ın temsilcilerinden Çekiç Ali ile buluşturulabilir çünkü Heparı da onlar gibi, kompozisyona, düzenin değil, savrukluğun içselleştirilmesiyle ulaşılabileceğine inanmıştır.

Savrulmayı, dağınıklıkla karıştırmamak gerekir çünkü dağınıklıkta dışarıdan müdahale olmadan iki yakanın bir araya gelmesi mümkün değildir ama savrulmanın da hayatın vazgeçilmezlerinden biri olduğuna inanan, iç disiplin bilincinden ziyadesiyle nasiplendiği için, uyarıcı beklemeden ve dağınıklık tuzağına düşmeden düzenlilik yolunda ilerlemeyi sürdürür.

Serseri ruhunu Heparı, gözlere sokmamış, bir elinde çivi, diğerinde çekiçle akıllara kazımamıştır. Zaten böylesi bir yöntem serseri ruhun doğasına aykırıdır.

Sözü edilen antipatik fiillerin yerini Heparı’nın müziğinde alan nakışlamadır. Nakışlamaya da, sözlerini Minik Serçe’nin kaleme aldığı Adem Olan Anlar da olduğu gibi eşlik eden ironidir. İroni, Heparı’nın notalarının olmazsa olmazıdır ve notalarda, koşturmadığı, âdeta salındığı için dinleyici, onun bestelerine kulak kesilmeden edememiştir.

Sadece Minik Serçe’nin değil; Zuhal Olcay, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi gibi isimlerin de kalburüstü çalışmalar gerçekleştirmelerini sağlayan Heparı’nın; Derya Arbaş ve Deniz Türkali başta olmak üzere Yeşilçam’ın kıymeti es geçilmeyecek oyuncularıyla kamera önünde buluştuğu, Atıf Yılmaz’ın, Yıldırım Türker’in senaryosundan hareketle 1993 yılında çektiği Gece, Melek ve Bizim Çocuklar  serseri ruhunun beyaz perdeye aktarıldığı yapım olarak ele alınabilir.

Bu dünyadan, 31 Mayıs 1994 tarihinde,  talihsiz bir trafik kazasının kurbanı olarak göçen Uzay Heparı, Minik Serçe’nin alıcı kuş elbisesini henüz kuşanmadığı, Türkiye müzik endüstrisinin, önce, niteliği ön planda tutan müzik emekçilerini nesneleştirmek için elinden gelenin fazlasını yerine getirmediği dönemlere adını yazdırmıştır.

Kendisini esir alan kolit illetinden kurtulması ve üstünde eğreti duranı değil, yakışanı kuşanması beklenen Minik Serçe, beklentiye karşılık vermediği, ciddiyet kadar, serseri ruhun da esamisinin okunmadığı parçalarını çoğalttığı müddetçe Tunç ve Heparı’nın kemikleri sızlamaya devam edecektir.

 

 

LİDER HABER.... HABERİN LİDERİ...

porno sex brazzers porno hd porno porn porno seyret hack forum

betmarino aresbet betnano asyabahis mroyun bahigo mobilbahis bets10 imajbet betper