Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de gençlik, günün gelişen koşullarından etkilenir. Siyasi,
kültürel vb rüzgarın tesiriyle hareketlenir. Bu hareketlilikten genellikle mensubu olduğu toplumun
maddi – manevi değerlerinden yoksun yetişen gençler, yahut, bir diğer ifadeyle ihmal edilen
gençler daha çok etkilenirler. Geçmişte böyle olmuştu, şimdi de böyle. Diyeceğim bu Z kuşağı
gelip geçici bir heves. Çoğu zaman içerisinde değişime uğrar, yaptıklarına, düşündüklerine hayıflanır.
Burada büyük mesuliyet sadece ailelere düşmüyor; Aileler kadar, politikacılar, eğitimciler, hatta,
din adamlarımız, ilahiyatçılarımız da vb mesuldürler. Gençler tabiatlarına uygun şekilde hareketliler.
Okullarımızda eğitimcilerimiz sadece dersleri(konuları)mi işliyor? Onları hayata hazırlamak için gayretleri
yok mu? Programlanmış gibi müfredatlar mı işleniyor? Rehber Hocalarının işlevi çok önemli.
Gençlik vaktinde İslami değerleri öğrenmezse, sahip ve savunma duygusu geliştirilmezse; Yabancı akımların,
popülist düşüncelerin tesirinde kalması kaçınılmazdır. Fatih İstanbulu fethederken 21 yaşındaydı. Güven duygusu
aşılanmasaydı, o ideal düşünce verilmeseydi; Fetih Şuuru olabilir miydi? Mümkün değil. Öyleyse, gençliği Z kuşağı
diyerek tanımlayıp onları emperyalist güruhun – işbirlikçilerinin insafına terkedersek; Maddi – manevi
değerlerimize saldıran, gücü yettiğinde yok etmeye teşebbüs edenler olarak meydanlara doluşurlar.
Gençliği aşkla tanıştıracak olanlar öğretmenlerdir, imamlardır. Onlar ilahi aşkı tanırsa bir değil
bin derdi omuzlarlar. Vatan, memleket, bayrak, ezan, anne, baba, saygı, sevgi vb anlamını bulur. Devamlı nasihat
edilen, yahut, yapacaklarından korkulan değil; Geleceği Fatih gibi değiştirecek bireyler olarak ümit nesli olurlar.
Üstad Necip Fazıl’ın dediği gibi ” “zaman bendedir ve mekân bana emanettir! ” şuurunda bir gençlik…
Unutmayalım ki ne ekersek onu biçeriz. Gençlik sahipsiz değildir, sahipsiz olmadıklarını hep birlikte gösterelim.
Haydin gençlikle birlikte gelecek huzurlu, refah dolu günlere diyelim: Vesselam….