BIST 100
10.720,36 -0,06%
DOLAR
41,8190 0,19%
EURO
48,6128 0,45%
GRAM ALTIN
5.404,54 1,25%
FAİZ
40,01 -0,25%
GÜMÜŞ GRAM
67,45 1,90%
BITCOIN
110.779,00 -3,12%
GBP/TRY
55,8959 0,45%
EUR/USD
1,1619 0,48%
BRENT
62,73 -3,82%
ÇEYREK ALTIN
8.836,42 1,25%
İstanbul Kısa Süreli Hafif Yoğunluklu Yağmur
İstanbul hava durumu
15 °

SURİYE’DE “YENİ SAYFA” DOLDURULUYOR -2-

kose_yazisi


ERDOĞAN-TRUMP GÖRÜŞME NOTLARINA DAİR

"TERÖRSÜZ TÜRKİYE" KAÇA DOLAR!
- "Uzman görüşü" Uzunluğunda Yazılmıştır-

Türkiye'nin, birinci ve ikinci dünya savaşı sonuçları sebebiyle Askeri olarak "NATO"ya; Siyasi olarak BM'ye ve Kültürel olarak UNESCO'ya entegre/bağımlı olduğu/oldurulduğu "Malumu ilan"dır.

Türkiye'nin "Etkin-Bağımsız-Güçlü" olabilmesi için NATO-BM-UNESCO izni-esnekliği olmadan mesafe alması çok zordur ve her denediğinde de DARBE örgütlenmiş ve uygulanmıştır.

NATO-BM-UNESCO kuşkusuz "BATILILAŞMA" masasının üç sac ayağıdır. Bu sac ayakları üzerine oturtulan ana tabla ise ABD ile stratejik ittifaktır...CB Sayın Erdoğan'ın 23 yılda Türkiye'yi bu serencamda/labirentte getirebildiği noktayı kodlamak gerekiyor. Çünkü;

***

Trump dönemi demek; metal ve mental yorgunluğa düşmüş NATO-BM-UNESCO güncellenmektedir. Dolayısıyla her güncellemede olduğu üzere "Yeniden Başlat" tuşuna basıldığı için; kısa süreliğine ekran kapanmaktadır; yani bir otorite boşluğu oluşmaktadır.

İşte tam da bu süreçte başta AB olmak üzere tüm NATO-BM-UNESCO üyesi ülkeler hızla etkin, bağımsız, güçlü olmak adına mesafe almak için değişik stratejiler-taktikler yürütmektedir. Hatta bir ara AB bile bu boyunduruktan kurtulmak için AB ile sınırlı bazı stratejileri denediler!... Bir baktılar ki; ABD organizasyonuyla: Rusya-Ukrayna savaşı başladı!... Fakat eş zamanlı- aynı süreçte bir baktık ki; Ahmed Şara liderliğinde Şam'a girildi ve Esed gitti!...

Bu şu demek; SURİYE'deki gelişmeler NATO-BM-UNESCO güncellenmesinde bir PİLOT ÇALIŞMA etkisindedir. Ve tüm sonuçları Türkiye'yi etkileyecektir. O nedenle;

Türkiye'nin ABD ile stratejik bir uyum içinde hareket etmesi şart ve aksi yöndeki seçeneklerde "MUTLAK BUHRAN" kaçınılmaz. Ancak bir gerçeklik daha var: Türkiye önceki iktidarlara kıyasla konuya-alana daha hakim ve risk alabilme kabiliyeti daha yüksek!...

Fakat... Her şeyin planlanan üzere gidebilmesi için; CB Erdoğan'ın 2028 (öncesi bir ayda erken seçimle ) tekrar seçilmesi şart!... Yani 2028'e doğru bir olası iktidar değişimi demek; ABD Türkiye'yi Suriye üzerinden teslim aldı demek!...

O zaman şu keskin cümleyi kurmakta tereddüt etmem: "Bazı şartları/uzlaşma alanlarını kabul etmek şartıyla; Trump-Erdoğan arasında ortak bir 2028 planı var!... Pergelin merkezinde de Suriye/İsrail konusu var!...

Gelin biz kritik görüşmesi öncesi ana kodları/uzlaşma yazılım kodlarını şimdiden paylaşalım:

***

1) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında "YENİ SURİYE" projesidir.

Türkiye Terörün kaynağını kurutamasa da; kaynağın yer değiştirmesini sağlamış ve kontrollü kuşatma içindedir. Yani artık Terörün örgütlenme ve etkinleşme merkezi Türkiye'nin içinden Suriye içine transfer edilmiştir. Nitekim Kuzey Suriye içine girmemiz ve konuşlanmamız bundandır. Dolayısıyla şu cümle gerekçeli bir cümledir: " Terörsüz Türkiye"nin muhatabı DEM değil PYD'dir!.... DEM sürecin "DEMLENME" kısmındadır.

ABD ise "Terörsüz Türkiye" projesinde ( Bütün şeytansı oyunları unutulmadan tabi!...) Türkiye'nin "EŞ PROJECİ" işlemindedir. Çünkü PYD demek ABD demektir!...

***

2) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında "YENİDEN CUMHUR İTTİFAKI" demektir.

Türkiye'nin iç ve dış politikadaki potansiyeli-kinetiği 2028 seçimlerinin öncelikle Cumhur İttifakı iktidarının devamını zorunlu/kaçınılmaz kılmaktadır. Ancak olası bir seçim-sandık kazası ( plana uymaması nedeniyle böyle ifade ettim ) olmasın diye; CHP'nin içi dağıtılıp; gerekirse 2028 seçimlerinin dışarıdan destekçisi yani "Masanın altındaki müttefik" durumuna getirilmeye çalışılıyor. Bu şu demek:

Plan üzere kalınırsa; DEM'in (ikinci tur bile olsa) CB adayı Erdoğandır!... Çünkü "Terörsüz Türkiye" için bu karar kaçınılmazdır. Belki Cumhur İttifakı ismini "Türkiye İttifakı" yapıp DEM'i de içeri alacak bir genişlemeye gidecektir.

***

3) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında Türk ekonomisinin fabrika ayarlarına dönmesi demektir!

CB Erdoğan'ın ( özel telkin ve inceltilmiş strateji gereği denediği ) Faiz-Nass ve Epistemolojik kopuş programının ekonomiyi getirdiği nokta sebebiyle; 2028'de CB Erdoğan'ın seçilmeme riskini yüksek tutan ekonomik durumun çözülmesi adına; Türkiye bütün enstrumanlarıyla beraber tekrar fabrika ayarlarına dönmesi programını işletiyor. Bu şu demek: 2028'e kadar ABD'nin Türkiye'ye "Dolar Operasyonu" yapmama sözü vermesi ve hatta önemli destekler vermesi demek!... Bu desteklerin bir zemini de Suriye'deki yatırımlar ve gerekli fonlar!...

Şahsi öngörüm; Dolar operasyonu ve/veya katkısı noktasında mutabakat-işlem tamam!... Türkiye Ekonomi Gemisinin burnu yine ABD rotasına oturuyor!... Sadece bir farkla: Kaptan köşkündekiler kesinlikle Yerli-Milli!...

( Diyeceksiniz ki ne fark eder! Rota aynı!... Hayır! Türkiye'nin öncelikli sorunu Rota değil; Kaptan köşkü! Türkiye kendi rotasını çizecek durumda değil! Kaldı ki, Rotasından çıksa; Denizin ortasında dönüp durur! Soru şudur: Türkiye neden ABD rotasından kalıcı olarak çıkamıyor?! Müzakere zemini budur!...).

***

4) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında BÖLGESEL GÜÇ adayı başvurusudur/olmaklığıdır.

Türkiye'de "Bölgesel güç olmak" hevesi aslında Milli Görüş dışında rağbet gösterilen bir ajanda değildi. Hatta "Yurtta Sulh - Cihanda Sulh" sloganı "Bölgesel güç olmaya kalkmayacağım!" sözünü vermeyi betimliyordu. Ancak Milli Görüş çizgisi Bölgesel güç olma hedefi bir tarafa; Osmanlı'dan kalan bir miras olarak dünyanın bunun kabulünü istemek üzere çabalayıp duruyordu. Zaten "İslamcı" ve "Neo Osmanlıcı" diye suçlanması da bu talebinden kaynaklanıyordu. AK Parti ikliminde "Dünya Lideri: Erdoğan" fikri ve zikri de söz konusu Bölgesel Güç ajandasının kapağı oluyordu.

Fakat ABD açısından "Değiştirilmesi dahi teklif edilemez" gerçekliğinde bir bölgesel güç zaten var: İSRAİL!

Dolayısıyla Türkiye'nin İsrail'e rağmen bölgesel güç olma ihtimali ABD'ye göre bir "Kısa süreliğine bir politik halisünasyon" durumu. Yani ABD'ye göre Türkiye ancak İsrail ile uyumlu kalırsa Bölgede Muhatap ülke kalabilir!...

Zaten Gazze konusunda ABD liderliğinde bölgeye çok net verilen mesaj da aynıdır: Bölgesel Güç İsrail'dir!...

ABD ve Batı açısından tek sorun; İsrail'in bölgesel güç gösterisinde kullandığı bazı yöntemler ve takvim ABD'nin işini zorlaştırmaktadır ve bu durum Netenyahu'nun Siyonist lobiyi ABD üzerinde boca etmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye'nin İsrail2in bölgesel güç olmasında bir dalga kıran olması veya masada muhatap kalabilmesinin tek seçeneği var: SURİYE!

Yani Suriye'de Türkiye'nin etkin olması demek; hem Terör konusunu tarihe gömmek hem de İsrail'in ikinci ABD olmasını zayıflatmak için; Suriye ve Suriyelilerin Türkiye ile birlikte yeni yüzyılda kaderdaş olması gerekir!...

Daha keskin cümle kurayım: Türkiye'deki Suriyeliler başta olmak üzere; Suriye halkı ( istisna hariç tüm etni siteler ) Türkiye halkı ile birlikte bir YÜZYIL STRATEJİSİ" üzere entegreli birlikte hareket etmezse; İsrail önce Suriye içinde sonra Türkiye içinde kendi yol haritasını saat gibi işletir!...

Dolayısıyla; ABD ve İsrail'in en büyük şeytan projesi şudur: Araplar ( Suriyelileri önceleyerek kullanıyorum) ve Kürtler ile Türklerin birlikte hareket etmesinin önünü kesmek ve hatta mümkünse ayrıştırmak ve dahası imkan dahilinde ise kapıştırmaktır!...

"Araplar" ve "Kürtler" denilince; iki tarafı da karşıtlamak ve hatta ötekileştirmek ve dahası sürekli Türklerle düşman kılmak gayretinde olan çevrelerin-partilerin fırsat buldukça ABD ve AB'ye "Bizi iktidara getirin! size sadakatimizi gösterelim!..." çabalarını yabana atmayalım!... Çünkü henüz; CB Erdoğan çok ciddi mesafeler almış olsa da; maç devam ediyor!...

***

Son olarak; Yaklaşık yedi yıldır özellikle Mersin-Hakkari hattında "Bu100denTürkiye" projeksiyonu kapsamında Araplar-Kürtler-Türkler ilişkisi üzerine ve sosyolojik ölçekte entegrasyon yol haritası üzerine müzakerelerde bulunmuş biri olarak söyleyeyim:

Türkiye sadece Güvenlik-İstihbarat tedbirleriyle "Terörsüz Türkiye" rayında "Türkiye Yüzyılı" Trenini yürütemez!

Trende Araplar-Kürtler-Türkler birlikte yolcu değilse; Kayıp-kaçak yolcu olursa; bilin ki; ya Tren içinde bir operasyon-terör saldırı hazırlığı vardır veya raylarla oynanmış; Trenin raydan çıkması için sahada operasyon yürütülmektedir!...

CB sayın Erdoğan'ın "Terörsüz Türkiye" tarifi yaparken; "Araplarla-Kürtlerle-Türklerle beraber bunu mümkün kılacağız/kılmak zorundayız!.." demesi bu arka plan nedeniyledir.

Birinci dünya savaşına atfen "Araplar bizi arkadan vurdu!" ve "Kırk yıldır bunlar Terörist Kürtçüler!" atıfları; bir tarihsel gerçekliğe işaret etse de; bu gerçekliği alıp geleceğe yönelik bir engelleme-dondurma-kırma sebebi kılmak sadece İsrail'in bölgesel güç kalmasını besler!...

Oysa... Hem birinci dünya savaşında Osmanlıyı arkadan vurmayıp aksine birlikte savaşan Araplar da vardı; Bin yıla yakındır her savaşta birlikte şehid olmayı şiar edinmiş Kürtler de vardı!

Dolayısıyla; 2023 yılında Türkiye bir yol ayrımına girdi. Ya CHP iktidar olacak ve ABD'nin CHP üzerinden yürüteceği politikalarla, sonuçta İsrail'in bölgesel güç olmasının ana destekçisi bir yol haritasına yönelenecekti veya İsrail'in bölgesel güç olması durdurulamasa da; masada muhatap ve farklı seçenekleri masaya getiren bir irade ortaya konulacaktı. Doğrusu ikinci seçenekti ve İkincisi de oldu!...

CHP'nin mevcut durumu bırakın bölgesel konuları anlamak ve pozisyon almak; bırakın iç politikada meseleleri çözebilmek; Partinin bile kimliğini ve dokusunu korumaktan aciz bir sürece düştü/düşürüldü.

Peki, Cumhur İttifakı ve özelde AK Parti 2023 seçiminden bu yana hangi riskli duruma kendini düşürdü; nerede kritik hata yaptı?

Cevap verelim: Küresel oyunlar ve buna karşılık alınan tedbirleri "BEKA" adı altında işledi; ancak gerçekte ne olup bittiğini seçmene anlatma ihtiyacı hissetmedi ;yani halkı enforme etmedi... Ve bu riskli tercih yetmiyormuş gibi; bir de ekonomik daralmanın ezdiği geniş kesimlerin canı yanarken; AK Partiyi kendi çıkarları için sömüren bazı çevrelerin şovlarını, göze sokucu kibirlerini, artık odağında insan değil rant olan teşkilat için enfekte-doku çürümesini iyi yönetemedi!... Hala da bu durum sürüyor.

O nedenle; tarih bize bir hatırlatma bulunuyor: " Halk, büyük devletlerin planını bozacak şekilde; boşluğa düşerek / parçası kılınmadığı şeyin düşmanı olarak; karar verebilir!...". Bu risk var!
"TERÖRSÜZ TÜRKİYE" KAÇA DOLAR!
- "Uzman görüşü" Uzunluğunda Yazılmıştır-

Türkiye'nin, birinci ve ikinci dünya savaşı sonuçları sebebiyle Askeri olarak "NATO"ya; Siyasi olarak BM'ye ve Kültürel olarak UNESCO'ya entegre/bağımlı olduğu/oldurulduğu "Malumu ilan"dır.

Türkiye'nin "Etkin-Bağımsız-Güçlü" olabilmesi için NATO-BM-UNESCO izni-esnekliği olmadan mesafe alması çok zordur ve her denediğinde de DARBE örgütlenmiş ve uygulanmıştır.

NATO-BM-UNESCO kuşkusuz "BATILILAŞMA" masasının üç sac ayağıdır. Bu sac ayakları üzerine oturtulan ana tabla ise ABD ile stratejik ittifaktır...CB Sayın Erdoğan'ın 23 yılda Türkiye'yi bu serencamda/labirentte getirebildiği noktayı kodlamak gerekiyor. Çünkü;

***

Trump dönemi demek; metal ve mental yorgunluğa düşmüş NATO-BM-UNESCO güncellenmektedir. Dolayısıyla her güncellemede olduğu üzere "Yeniden Başlat" tuşuna basıldığı için; kısa süreliğine ekran kapanmaktadır; yani bir otorite boşluğu oluşmaktadır.

İşte tam da bu süreçte başta AB olmak üzere tüm NATO-BM-UNESCO üyesi ülkeler hızla etkin, bağımsız, güçlü olmak adına mesafe almak için değişik stratejiler-taktikler yürütmektedir. Hatta bir ara AB bile bu boyunduruktan kurtulmak için AB ile sınırlı bazı stratejileri denediler!... Bir baktılar ki; ABD organizasyonuyla: Rusya-Ukrayna savaşı başladı!... Fakat eş zamanlı- aynı süreçte bir baktık ki; Ahmed Şara liderliğinde Şam'a girildi ve Esed gitti!...

Bu şu demek; SURİYE'deki gelişmeler NATO-BM-UNESCO güncellenmesinde bir PİLOT ÇALIŞMA etkisindedir. Ve tüm sonuçları Türkiye'yi etkileyecektir. O nedenle;

Türkiye'nin ABD ile stratejik bir uyum içinde hareket etmesi şart ve aksi yöndeki seçeneklerde "MUTLAK BUHRAN" kaçınılmaz. Ancak bir gerçeklik daha var: Türkiye önceki iktidarlara kıyasla konuya-alana daha hakim ve risk alabilme kabiliyeti daha yüksek!...

Fakat... Her şeyin planlanan üzere gidebilmesi için; CB Erdoğan'ın 2028 (öncesi bir ayda erken seçimle ) tekrar seçilmesi şart!... Yani 2028'e doğru bir olası iktidar değişimi demek; ABD Türkiye'yi Suriye üzerinden teslim aldı demek!...

O zaman şu keskin cümleyi kurmakta tereddüt etmem: "Bazı şartları/uzlaşma alanlarını kabul etmek şartıyla; Trump-Erdoğan arasında ortak bir 2028 planı var!... Pergelin merkezinde de Suriye/İsrail konusu var!...

Gelin biz kritik görüşmesi öncesi ana kodları/uzlaşma yazılım kodlarını şimdiden paylaşalım:

***

1) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında "YENİ SURİYE" projesidir.

Türkiye Terörün kaynağını kurutamasa da; kaynağın yer değiştirmesini sağlamış ve kontrollü kuşatma içindedir. Yani artık Terörün örgütlenme ve etkinleşme merkezi Türkiye'nin içinden Suriye içine transfer edilmiştir. Nitekim Kuzey Suriye içine girmemiz ve konuşlanmamız bundandır. Dolayısıyla şu cümle gerekçeli bir cümledir: " Terörsüz Türkiye"nin muhatabı DEM değil PYD'dir!.... DEM sürecin "DEMLENME" kısmındadır.

ABD ise "Terörsüz Türkiye" projesinde ( Bütün şeytansı oyunları unutulmadan tabi!...) Türkiye'nin "EŞ PROJECİ" işlemindedir. Çünkü PYD demek ABD demektir!...

***

2) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında "YENİDEN CUMHUR İTTİFAKI" demektir.

Türkiye'nin iç ve dış politikadaki potansiyeli-kinetiği 2028 seçimlerinin öncelikle Cumhur İttifakı iktidarının devamını zorunlu/kaçınılmaz kılmaktadır. Ancak olası bir seçim-sandık kazası ( plana uymaması nedeniyle böyle ifade ettim ) olmasın diye; CHP'nin içi dağıtılıp; gerekirse 2028 seçimlerinin dışarıdan destekçisi yani "Masanın altındaki müttefik" durumuna getirilmeye çalışılıyor. Bu şu demek:

Plan üzere kalınırsa; DEM'in (ikinci tur bile olsa) CB adayı Erdoğandır!... Çünkü "Terörsüz Türkiye" için bu karar kaçınılmazdır. Belki Cumhur İttifakı ismini "Türkiye İttifakı" yapıp DEM'i de içeri alacak bir genişlemeye gidecektir.

***

3) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında Türk ekonomisinin fabrika ayarlarına dönmesi demektir!

CB Erdoğan'ın ( özel telkin ve inceltilmiş strateji gereği denediği ) Faiz-Nass ve Epistemolojik kopuş programının ekonomiyi getirdiği nokta sebebiyle; 2028'de CB Erdoğan'ın seçilmeme riskini yüksek tutan ekonomik durumun çözülmesi adına; Türkiye bütün enstrumanlarıyla beraber tekrar fabrika ayarlarına dönmesi programını işletiyor. Bu şu demek: 2028'e kadar ABD'nin Türkiye'ye "Dolar Operasyonu" yapmama sözü vermesi ve hatta önemli destekler vermesi demek!... Bu desteklerin bir zemini de Suriye'deki yatırımlar ve gerekli fonlar!...

Şahsi öngörüm; Dolar operasyonu ve/veya katkısı noktasında mutabakat-işlem tamam!... Türkiye Ekonomi Gemisinin burnu yine ABD rotasına oturuyor!... Sadece bir farkla: Kaptan köşkündekiler kesinlikle Yerli-Milli!...

( Diyeceksiniz ki ne fark eder! Rota aynı!... Hayır! Türkiye'nin öncelikli sorunu Rota değil; Kaptan köşkü! Türkiye kendi rotasını çizecek durumda değil! Kaldı ki, Rotasından çıksa; Denizin ortasında dönüp durur! Soru şudur: Türkiye neden ABD rotasından kalıcı olarak çıkamıyor?! Müzakere zemini budur!...).

***

4) "TERÖRSÜZ TÜRKİYE" projesi aslında BÖLGESEL GÜÇ adayı başvurusudur/olmaklığıdır.

Türkiye'de "Bölgesel güç olmak" hevesi aslında Milli Görüş dışında rağbet gösterilen bir ajanda değildi. Hatta "Yurtta Sulh - Cihanda Sulh" sloganı "Bölgesel güç olmaya kalkmayacağım!" sözünü vermeyi betimliyordu. Ancak Milli Görüş çizgisi Bölgesel güç olma hedefi bir tarafa; Osmanlı'dan kalan bir miras olarak dünyanın bunun kabulünü istemek üzere çabalayıp duruyordu. Zaten "İslamcı" ve "Neo Osmanlıcı" diye suçlanması da bu talebinden kaynaklanıyordu. AK Parti ikliminde "Dünya Lideri: Erdoğan" fikri ve zikri de söz konusu Bölgesel Güç ajandasının kapağı oluyordu.

Fakat ABD açısından "Değiştirilmesi dahi teklif edilemez" gerçekliğinde bir bölgesel güç zaten var: İSRAİL!

Dolayısıyla Türkiye'nin İsrail'e rağmen bölgesel güç olma ihtimali ABD'ye göre bir "Kısa süreliğine bir politik halisünasyon" durumu. Yani ABD'ye göre Türkiye ancak İsrail ile uyumlu kalırsa Bölgede Muhatap ülke kalabilir!...

Zaten Gazze konusunda ABD liderliğinde bölgeye çok net verilen mesaj da aynıdır: Bölgesel Güç İsrail'dir!...

ABD ve Batı açısından tek sorun; İsrail'in bölgesel güç gösterisinde kullandığı bazı yöntemler ve takvim ABD'nin işini zorlaştırmaktadır ve bu durum Netenyahu'nun Siyonist lobiyi ABD üzerinde boca etmesinden kaynaklanmaktadır.

Türkiye'nin İsrail2in bölgesel güç olmasında bir dalga kıran olması veya masada muhatap kalabilmesinin tek seçeneği var: SURİYE!

Yani Suriye'de Türkiye'nin etkin olması demek; hem Terör konusunu tarihe gömmek hem de İsrail'in ikinci ABD olmasını zayıflatmak için; Suriye ve Suriyelilerin Türkiye ile birlikte yeni yüzyılda kaderdaş olması gerekir!...

Daha keskin cümle kurayım: Türkiye'deki Suriyeliler başta olmak üzere; Suriye halkı ( istisna hariç tüm etni siteler ) Türkiye halkı ile birlikte bir YÜZYIL STRATEJİSİ" üzere entegreli birlikte hareket etmezse; İsrail önce Suriye içinde sonra Türkiye içinde kendi yol haritasını saat gibi işletir!...

Dolayısıyla; ABD ve İsrail'in en büyük şeytan projesi şudur: Araplar ( Suriyelileri önceleyerek kullanıyorum) ve Kürtler ile Türklerin birlikte hareket etmesinin önünü kesmek ve hatta mümkünse ayrıştırmak ve dahası imkan dahilinde ise kapıştırmaktır!...

"Araplar" ve "Kürtler" denilince; iki tarafı da karşıtlamak ve hatta ötekileştirmek ve dahası sürekli Türklerle düşman kılmak gayretinde olan çevrelerin-partilerin fırsat buldukça ABD ve AB'ye "Bizi iktidara getirin! size sadakatimizi gösterelim!..." çabalarını yabana atmayalım!... Çünkü henüz; CB Erdoğan çok ciddi mesafeler almış olsa da; maç devam ediyor!...

***

Son olarak; Yaklaşık yedi yıldır özellikle Mersin-Hakkari hattında "Bu100denTürkiye" projeksiyonu kapsamında Araplar-Kürtler-Türkler ilişkisi üzerine ve sosyolojik ölçekte entegrasyon yol haritası üzerine müzakerelerde bulunmuş biri olarak söyleyeyim:

Türkiye sadece Güvenlik-İstihbarat tedbirleriyle "Terörsüz Türkiye" rayında "Türkiye Yüzyılı" Trenini yürütemez!

Trende Araplar-Kürtler-Türkler birlikte yolcu değilse; Kayıp-kaçak yolcu olursa; bilin ki; ya Tren içinde bir operasyon-terör saldırı hazırlığı vardır veya raylarla oynanmış; Trenin raydan çıkması için sahada operasyon yürütülmektedir!...

CB sayın Erdoğan'ın "Terörsüz Türkiye" tarifi yaparken; "Araplarla-Kürtlerle-Türklerle beraber bunu mümkün kılacağız/kılmak zorundayız!.." demesi bu arka plan nedeniyledir.

Birinci dünya savaşına atfen "Araplar bizi arkadan vurdu!" ve "Kırk yıldır bunlar Terörist Kürtçüler!" atıfları; bir tarihsel gerçekliğe işaret etse de; bu gerçekliği alıp geleceğe yönelik bir engelleme-dondurma-kırma sebebi kılmak sadece İsrail'in bölgesel güç kalmasını besler!...

Oysa... Hem birinci dünya savaşında Osmanlıyı arkadan vurmayıp aksine birlikte savaşan Araplar da vardı; Bin yıla yakındır her savaşta birlikte şehid olmayı şiar edinmiş Kürtler de vardı!

Dolayısıyla; 2023 yılında Türkiye bir yol ayrımına girdi. Ya CHP iktidar olacak ve ABD'nin CHP üzerinden yürüteceği politikalarla, sonuçta İsrail'in bölgesel güç olmasının ana destekçisi bir yol haritasına yönelenecekti veya İsrail'in bölgesel güç olması durdurulamasa da; masada muhatap ve farklı seçenekleri masaya getiren bir irade ortaya konulacaktı. Doğrusu ikinci seçenekti ve İkincisi de oldu!...

CHP'nin mevcut durumu bırakın bölgesel konuları anlamak ve pozisyon almak; bırakın iç politikada meseleleri çözebilmek; Partinin bile kimliğini ve dokusunu korumaktan aciz bir sürece düştü/düşürüldü.

Peki, Cumhur İttifakı ve özelde AK Parti 2023 seçiminden bu yana hangi riskli duruma kendini düşürdü; nerede kritik hata yaptı?

Cevap verelim: Küresel oyunlar ve buna karşılık alınan tedbirleri "BEKA" adı altında işledi; ancak gerçekte ne olup bittiğini seçmene anlatma ihtiyacı hissetmedi ;yani halkı enforme etmedi... Ve bu riskli tercih yetmiyormuş gibi; bir de ekonomik daralmanın ezdiği geniş kesimlerin canı yanarken; AK Partiyi kendi çıkarları için sömüren bazı çevrelerin şovlarını, göze sokucu kibirlerini, artık odağında insan değil rant olan teşkilat için enfekte-doku çürümesini iyi yönetemedi!... Hala da bu durum sürüyor.

O nedenle; tarih bize bir hatırlatma bulunuyor: " Halk, büyük devletlerin planını bozacak şekilde; boşluğa düşerek / parçası kılınmadığı şeyin düşmanı olarak; karar verebilir!...". Bu risk var!

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?