
Yani Türkçesi “Allah’tan başka galip yoktur…” O’nun yarattığı ve terbiye ettiği bir sonsuzluk aleminde kim galebe çalabilir ki? O alemlerin rabbi değil mi? O halde, kendini küçük dünyevi kazançlarından ötürü galip zannederek, böbürlenen kimseden daha ahmak kim vardır?
Hele bu kazandığını düşünen şahıs veya şahıslar sırf dünyevi kazançlar uğruna şahsiyetsizce davranıyorlarsa zaten külliyen boşa çıkmıştır kazanmak için çevirdikleri filmler, söyledikleri yalanlar, alavereler dalavereler….
Çünkü gerçekten O’nun yarattığı bir alemde Allah’tan başka galip yoktur… Ancak olsa olsa kendini galip zanneden mağluplar vardır… Peki yaşadığımız dünyada biz nasıl galip gelebiliriz? Tabii ki işlerimizde Allah’ın rızasını gözeterek… Şairin de dediği gibi “Yenilgi yenilgi büyüyen zaferler” ancak hakkın rızasını gözeterek, halka hizmetle mümkün olur… Halkın parasını, emeğini, zamanını ve hatta en kötüsü umutlarını çalarak cebine ve yandaşlarına hizmet etmekle kazandığınızı zannettiğiniz zaferler ileride boynunuza bir yafta olarak asılır…
Gelelim ben bütün bunları neden yazdım… Elbette ki 12 Ekim’de Kosova’da yapılan yerel seçimlerle ilgili olarak yazdım… Daha önceki ziyaretlerimden birinde tanışma fırsatı bulduğum ve DEMİR TÜRK diye andığım Sevil Liman Kazaz’ın yeniden belediye meclis üyeliğine seçildiğini öğrendim… Sosyal paylaşım sitelerinde gezinirken Türkiye’de yaşayan bir gazeteci kardeşimin Sevil Liman Kazaz’ın kazanmasıyla ilgili paylaşımı oldukça ilgimi çekti… Meslektaşım Sevil Liman Kazaz’ın resmini “Her türlü baskı, tehdit ve şantaja rağmen yeniden Prizren Belediye Meclis Üyesi seçilen değerli kardeşimiz Sevil Liman Kazaz'ı yürekten tebrik ediyorum. Prizren'de ve Mamuşa'da alınan sonuçlar şunu bir kez daha göstermiştir; Türkiye'nin diplomatları oralardaki Türk partilerinin genel başkanları değil, anavatanın diplomatik temsilcileridir. Seçimlere burnunuzu sokmayın. Amigo gibi ortalıkta dolaşmayın. Çünkü oralardaki kardeşlerimiz hangi partiye oy verirse versin yüreği ay yıldızla atan insanlardır. Sizin koltuğunuzun altına sığınanlar ise beslemedir, Türkiye'nin desteğiyle koltuklarını koruyup yine Türkiye'den gelen bütçelerle servetlerine servet katan kan emicilerdir.” gibi çok acı ve araştırılması gereken ağır ifadelerle paylaşmıştı…
Ben de dünkü çocuk değilim elbette… Hemen paylaşımın sahibi meslektaşımı arayarak öncelikle memleketime ilgisinden dolayı teşekkür ettim… Ve konuştukça meslektaşımın yüreğinin Türklük için çarptığını, gayesinin dünyanın neresinde olursa olsun yapılan adaletsizliğe karşı durmak olduğunu anladım… İt izinin kurt izine karıştığı bir dünyada kalbi adalet için çarpan bir meslektaşımla sohbet etmek bana iyi geldi… Umutlarım arttı… Ve aklıma Hazreti Ali’nin sözü geldi “Mazlumlar da zalimler kadar cesur olmadıkça zulümden kurtulamazlar”
Şimdiye kadar devletin her türlü imkanını tabiri caizse iç edip, bir şekilde kazanmış olduğu makamı kendi menfaatleri için kullanan ve makamını korumak için insanları şantaj, tehdit ve baskılarla yıldırmaya çalışan kim varsa …
İŞTE ONLAR ZALİMLERİN TA KENDİLERİDİR…
İŞTE ONLAR KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR…
İŞTE ONLAR FASIKLARIN TA KENDİLERİDİR…
Meşhur hikâyede olduğu gibi köpek köpekliğini yapar, Mevlâna Mevlanâ’lığını…
Bu hikâyeyi bir sonraki yazıma saklıyorum ama köpeklerin bütün köpekliklerine rağmen Mevlanâ'lık yapanları ve tabii seçimlerde bütün baskılara rağmen belediye Meclis üyeliğini kazanan Sevil Liman Kazaz’ı buradan tebrik ediyorum…
Bu arada eğer bu yazımdan dolayı alınacak kimseler varsa onları da aksini ispata davet ediyorum.