BIST 100
10.720,36 -0,06%
DOLAR
41,8190 0,19%
EURO
48,6128 0,45%
GRAM ALTIN
5.404,54 1,25%
FAİZ
40,01 -0,25%
GÜMÜŞ GRAM
67,45 1,90%
BITCOIN
111.812,00 -2,21%
GBP/TRY
55,8959 0,45%
EUR/USD
1,1619 0,48%
BRENT
62,73 -3,82%
ÇEYREK ALTIN
8.836,42 1,25%
İstanbul Hafif Yağmur
İstanbul hava durumu
17 °

PATATESİN SIRA DIŞI HİKÂYESİ

kose_yazisi

Sizlerle beraber olmanın mutluluğu ile hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, çoğumuza göre oldukça sıradan bir nimetin, aslında ne kadar sıra dışı bir tarihsel yolculuğa sahip olduğunu göstereceğim. Başlıktan da anlayacağınız üzere konumuz, çok iyi bildiğimizi sandığımız ama aslında pek de tanımadığımız: “PATATES”. Birazdan duyacaklarınız karşısında şaşkınlığınızı gizleyemeyeceğinizi garanti ediyorum ve yavaşça konuya giriyorum.

🛰️ “Patates aslında patates değil, domatesin oğlu”. Evet, yanlış duymadınız. Yaklaşık 9 milyon yıl önce “Etuberosum” adı verilen, üreme yeteneği olmayan kısır bir bitki, tesadüfi ya da belki de “ilahi takdirle” yabani bir domates türüyle tozlaşıyor ve böylece patatesin atası doğuyor. Her iki türün genlerini taşıyan bu melez bitki, çoğalma potansiyeline sahip ve bilim insanlarınca bu tür “Tomtato” olarak adlandırılmış. Yani bir anlamda “Patates, domatesin oğludur” diyebiliriz.
🌎 “Tarihte İlk Durak: İnka Medeniyeti”. Sizi şaşkına çevirecek bir başka tarihi gerçeği açıklamak zorundayım. Dünyayı dize getiren cihan padişahı Kanuni, Büyük İskender ve Cengiz Han maalesef hiç patates yiyemedi. Yok. Nedeni alerji falan değil. Çünkü onların zamanında bilinmiyordu. Çünkü patates, “Yeni Dünya” olarak adlandırılan Amerika kıtasına özgü bir bitki. Peru’da yaşayan İnka yerlileri, yaklaşık 8.000 yıl önce patatesi yetiştiriyor ve ona Türkçeye “yumru” anlamıyla çevrilebilecek “Papas” adını veriyorlar. Öyle ki, patates pişirme süresi zaman ölçüsü olarak bile kullanılmış. Hâlâ her yıl 30 Mayıs’ta Ulusal Patates Günü kutlanıyor ve “Yo soy más Peruano que la papa” yani “Patatesten daha fazla Peruluyum” şeklinde deyimleri dahi var.
⚔️ “Avrupa’ya Yolculuk ve İlk Tepkiler“. Yerliler patates yiyip huzur içinde yaşarlarken İspanyol Fatih ya da zalim (tarihin hangi penceresinden bakarsanız farklı isim alır. Ben o coğrafyayı gören biri olarak acımasız gaddar diyorum) Pizzaro, 1537’de buraları fethedip dönerken yanına ne işe yaradığını tam bilmediği bir çuval patates alır. İspanyaya götürür. Ancak bu garip şekilli bitki beğenilmez. Özellikle Protestanlar tarafından kutsal kitapta bahsedilmediği için yenmesi reddedilir ve at yemi olarak kullanılır. Zor durumda kalan bazı Avrupalılar patatesi çiğ tüketir ve bazı sindirim problemleri yaşar. Ancak gayet doğal olan bu durum o sıralarda Avrupa’da yaygın olan cüzzam hastalığı ile ilişkilendirilir. Böylece patates, “Şeytanın Elması” olarak anılır ve uzunca bir süre lanetlenir.
Θ “Patatesin Kahramanı: Antoine Parmentier”. Otuz Yıl Savaşları sırasında patatesi hayvan yemi olarak kullanmakta olan Almanlara esir düşen Fransız eczacı Antoine Parmentier, hayatta kalabilmek için patatesle beslenmek zorunda kalır. Tesadüf eseri ateşe düşen ve nefis kokular yayan pişmiş patatesi deneyimler. Hem lezizdir, sindirim problemi yapmaz ve doyurucudur. Ülkesine döndüğünde ise ömrünü patatesin faydalarını tanıtmaya adar. Fransa’da kıtlık hüküm sürmektedir. Parmentier, Fransa Kralı 16. Louis’i patatesin faydasına ikna eder. Belki de tarihin ilk lansman toplantısı yapılır. Patatesli davetler verilir. Benjamin Franklin ve Antoine Lavoisier gibi önemli isimler bu davetlere katılır. Kral, ceketine patates çiçeği takar; eşi Marie Antoinette ise şapkasını patates çiçekleriyle süsler. Kralın emriyle askerlerle korunan bir patates tarlası ekilir. Amaç halkı, patatesin değerli bir şey olduğuna inandırmaktadır. Ancak gece askerler bilinçli olarak geri çekilir ve halkın patatesleri çalmasına göz yumulur, hatta teşvik edilir. Bu kampanya zamanla işe yarar ve patates Fransa’da yaygınlaşır.
۩ “İrlanda ve Büyük Açlık (Gorta Mór)”. İrlanda’nın durumu çok daha vahimdir. Halk açtır. 1588’de batan bir İspanyol gemisinden karaya vuran patatesler, İrlanda’da hızla benimsenir. Toprağı verimsiz olan İrlandalılar için patates adeta bir mucizedir. Patatesle nüfusları artar. Gelişirler. Ancak 1840’lı yıllarda tüm Avrupa’da yayılan “Phytophtora İnfestans” ismiyle bilinen patates mantarı, patates üretimini neredeyse sıfıra indirir. İrlanda, beslenmesi neredeyse tamamen patatese bağımlı olduğu için bu felaketten en ağır şekilde etkilenir. Yaklaşık 1 milyon kişi hayatını kaybeder, yüz binlerce insan İngiltere ya da ABD’ye göç eder. Avrupa tarihinin bu en büyük açlık deneyimi tamamen patates nedenlidir.
Ͼ “Osmanlı Yardımı ve Drogheda’daki Ay-Yıldız”. Bu açlık tüm dünyada yankı bulur. Ama hiç ses çıkmaz. Bu açlığa duyarsız kalmayan tek kişi olan Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid, bugünün parasıyla 5.000 ton buğdaya denk yardım gönderir. Kraliçe Victoria, bu yardımın Dublin Limanı’na ulaşmasına izin vermeyince gemiler 50 km kuzeydeki Drogheda Limanına yanaşır. Ve emaneti ihtiyaç sahiplerine ulaştırır. Bu yardımlaşma, o kadar iz bırakır ki Drogheda şehrinin ve 19191’da kurulan futbol takımı Drogheda United’ın amblemlerinde ay-yıldız yer alıyor. O günden bugüne Türk halkına duyulan minnet hala sürüyor. İrlanda’da Türkler hala çok seviliyor.
🔧 “Sanayi Devrimi ve Patatesin Rolü”. Patates, kolay yetişmesi ve besleyici olması sayesinde Avrupa’nın açlıkla baş etmesini sağlar. Deyim yerindeyse koca bir kıtayı açlıktan yok olmaktan kurtarır. Bu durum nüfusun artmasına, iş gücünün çoğalmasına ve dolaylı olarak Sanayi Devrimi’nin tetiklenmesine yol açar. İlginçtir ki, kıtlık nedeni ile İrlanda’dan İngiltere ve ABD’ye göç eden aç ama nitelikli iş gücü de, bu devrime önemli katkılar sağlayacaktır. Alman düşünür Friedrich Engels, patatesi “Tarihte demirin icadına eşdeğer” olarak nitelendirirken, ünlü İtalyan yazar Umberto Eco, onun “Ortaçağdan çıkışın en büyük buluşu” olduğunu söyler. Bu sözler, patatesin insanlık tarihindeki rolünü açıkça gösteriyor sanırım.
🌍 “Patatesin Türkiye Yolculuğu”. Patates, ülkemize ancak 1850 yılında Kafkasya üzerinden Rusya’dan girer. Hâlâ ülkemizin o yörelerinde “Kartofi” olarak anılması da bu nedenlidir. Çünkü “Kartofi” Rusça “Patates” demek. Öncelikle Kars yöresinde ekilmişse de gerçek anlamda ilk kez 1876 yılında zamanın “Hüdavendigar” yani “Bursa” Valisi ve bugün Bursa’daki büyük tiyatro binasının banisi olan Ahmet Vefik Paşa’nın teşvikiyle, Adapazarı çevresinde yetiştirilmeye başlanır. Bu şekilsiz eğri büğrü bitki yoğun bir şekilde toprak kokmaktadır. Bu nedenle ilk etapta pek sevilmez ve rağbet görmez. Pek az bitkiye nasip olan bir imtiyazla 15 yıl boyunca öşür vergisinden muaf tutulur. Sonunda kabul görür ve günümüzde ekmekten sonra en çok tüketilen karbonhidrat kaynağı haline gelir.
🛰️ “Patatin Geni ve Alternatif Teori”. Konuyu araştırırken rastladığım ama %100 teyit edemediğim sansasyonel bir araştırma ile sohbete veda etmek isterim. 2010 yılında Navajo yerlisi bir genetikçi olan Atekha Grimclaw, Amerikan yerlilerinin %82,4’ünde ortak bir genetik varyasyon keşfeder. Bu varyasyona sahip olanlarda patateste bulunan Patatin adlı maddenin, kaslar üzerinde olumsuz etkiler yaratmasına neden olduğunu ve patates tüketimi kesilince kas güçlerinin normale döndüğünü belirler. Ancak bu araştırmanın, güçlü Amerikan patates lobisi tarafından bilimsel dergilerde yayınlanması engellenir. Bundan bahisle İngiltere’deki Devonshire Üniversitesi Osmanlı ve Yakındoğu Çalışmaları Direktörü Lord Herbert Smith, bu genetik varyasyonun Türklerde de olabileceğini öne sürer. Ona göre Amerika Yerlileri, Orta Asya’dan göç eden topluluk olup Türklerle yakın akrabalardır. Ve Türklerde de bu varyasyon mevcut olması büyük olasıdır. Hatta Osmanlının patates ile tanıştıktan sonra savaş arenasında sürekli başarısız olmasını bu genetik varyasyona bağlamaktadır. Gelin Lord Smith’in kendi cümlelerine kulak verelim. “Türk askerlerine patates verilmesi, güçsüz düşmelerine ve savaşlardaki yenilgilere neden olmuştur. Oysa Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı gibi zor dönemlerde patates yokluğu, askerlerin buğday ve mercimekle beslenerek güç kazanmalarını sağlamıştır. Bu genetik hassasiyet mutlaka araştırılmalı. Şüphem yok ki patates tüketiminin önlenmesi Türklerin dünya sahnesindeki hak ettikleri yeri almalarını sağlayacaktır”. Oldukça fantastik ve iddialı bir görüş. Elbette bilimsel araştırmalarla desteklenerek teyidi gerekiyor. Ama düşünmeden edemiyor insan: Patates gerçekten imparatorlukları çökertip diğerlerini ayağa kaldırmış olabilir mi?
🚀 “Uzayda Patates ve Para Yerine Geçtiği Ada”. 1995 yılında Uluslararası Uzay İstasyonu’nda yetiştirilen patates, dünya dışında üretilen ilk canlı olarak tarihe geçer. Bir başka ilginç bilgi ise, dünyada insanların yaşadığı en uzak yer olan Tristan da Cunha Adası’nda bir dönem patatesin gayri resmi para birimi olarak kullanılmış olması. Çünkü bu adada patates nadir ve oldukça kıymetli.
“Son Söz”. Bugün neredeyse her öğünde tükettiğimiz, sofralarımızdan eksik olmayan bu sade gıdanın böylesine destansı bir yolculuğu olduğunu biliyor muydunuz? Geçmişe yön veren patates, belki de geleceğimizi şekillendirmeye devam edecek. Yeni bir konuda görüşmek dileğiyle... Hoşça Kalın.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?