BIST 100
10.720,36 -0,06%
DOLAR
41,8190 0,19%
EURO
48,6128 0,45%
GRAM ALTIN
5.404,54 1,25%
FAİZ
40,01 -0,25%
GÜMÜŞ GRAM
67,45 1,90%
BITCOIN
112.189,00 -1,88%
GBP/TRY
55,8959 0,45%
EUR/USD
1,1619 0,48%
BRENT
62,73 -3,82%
ÇEYREK ALTIN
8.836,42 1,25%
İstanbul Hafif Yağmur
İstanbul hava durumu
15 °

Seçmen ve seçilen bağında demokrasi kültürü

kose_yazisi

Eski Yunancadan gelen bir çift kelamın türemesiyle (demoi ve kpatoc) oluşan demokrasi sözcüğün etimolojisi herkesin malumudur, değinmeye gerek yoktur. Beğeniye sunulduktan bu yana, tarih boyu kandırılan yürüyüşünde şekilden şekle geçmiş, mana değişimine uğramıştır. Batı medeniyetine evcilik yapmış, akabinde dünya sahnesine genişlemiş, empoze edilmiştir yani, doğru konuşmak gerekirse. Batı görüşlü yaşam biçimi babında değerlendirilmiş, değerlendirmeye devam edilmektedir. Mecburiyetin zorlamasıyla siyasi hayata girerken, seçim hadisesinde taht kurmuş, sine qua non anlamında işlev görmektedir.

Demokratik parlamenter sistemin beşiği İngiltere’nin Westminster modeli gölgesinde yetiştiği tarihi bir gerçektir. Adı geçen memleketin en tanınmış devlet adamı Winston Churchill’in demokrasi hakkında düşüncesi manidardır, hatırlatmadan geçmeyelim. (‘Demokrasi en kötü yönetim biçimidir’ tanınmış görüş belirtisini, 11. 11 1947’de ‘ House of Commons konuşmasında dile getirisi ve akabinde, … bugüne kadar denenen diğer bütün yönetimi şekilleri hariç eklemesi, batı dünyasının şimdiye kadar insana yakışır bir yöntem bulamadığını kanıtlar.)

Ana yurdu Antik Yunanistan doğumlu demokrasi hakkında filozofların filozofu Aristo’nun sözlerine kulak verelim. ‘Demokrasi, insanların sayı çoğunluğuna dayanarak dilediğini yapmaktan başka bir şey değildir. Demokrasi cahil kitlelerin egemen olduğu bir yönetim şekline hızla dönüşebilir.’ Hocası Eflatun ile aynı görüşte olduğunu, halk içinde ‘Ayak takımının yönetimi’ gibi aşağılayıcı anlamlarla açıklamaya gidildiği tarih kaynaklarından öğrenmekteyiz.

İki milenyumu aşmış demokrasinin egemenliği dünyaya ne getirdiğini, doğumunda Aristo’nun göbeğini kestiğinde söyledikleri sözlerinden anlaşıldığı söylenebilir; Westminster modelinde Churchill’in kucağında beceriksizliğini ağladığı anlamda sunulabilir; sözü edilen tespitlerin öpüştükleri sonucu. Buna rağmen ve bununla beraber, demokrasi denilen toplumsal etmen hayatına devam etmektedir. Hayatını sürdürmeye üflenen yaşam nefesi önem arz etmektedir. Konuya konuk ettiğimiz anlamında, seçilen manşet biçiminde devam edelim, adı geçen İngiltere devlet adamının tarihe damgasını vuran olayı hatırlatalım. 1940’ların ortasında devletin başına geçmesinde: Sizlere acı, kan, ter ve gözyaşı vat ediyorum’ halka hitabında, ahlak kültürünü devreye koyarak millete gerçekleri söylemeyi seçimi kaybetmekten üstün gördüğünü bildirmiştir. Güçlüklerle yüz yüze geleceklerini, zorluklarla karşılaşacaklarını dile getirmiş, gelecekte nelerin beklendiklerini bilinçlerine sunmuş, doğruları kabullenmelerini önermiş, ona göre hazırlamalarını dilemiş, dolayısıyla demokrasiye uygarlık kazanımı getirdiği rahatlıkla söylenebilir. Madalyanın diğer yanına bakalım. Seçmen, seçilme adayın dürüstlüğünü takdir etmiş, zor günlerde önayak olmakla görevlendirmiş. Mutatis mutandis, İkinci Dünya Savaşı Mimarı olan zatın seçmenle kurduğu ilişki, demokrasi kültürü olarak tasvir edilebilir.

Gelelim mevzuumuzun an yerine, vatandaşı olduğumuz memleketin demokrasi seçimlerine. Seçilmeye adaylığını koyan çıkarcıların beklentileri, ‘Millete hizmet’ kılıfında alışagelmiş ezber klişenin kandırıcı pazarlığında gerçekleştiğini düşünüyor, yanlış olmamı umudunu yaşayarak. Seçmenin demokrasi şölenine katkısı, oy verecek adayın ona vereceği anlaşmada gerçekleşir; sözde kalır milletin hali, memleketin geleceği. ‘Serbest pazarda’ özgür seçimin adresi, katılımcıların seçmen adaylarıyla alışverişlerinde belirlenir. Seçme hakkına sahip nüfusun seçime katılım oranı, demokrasiye karşı duruş belirtisidir. Yüzde ellinin altında seçime katılanların oy dağıtımını yüzdelikte göstermek, en basit şekliyle demosa hakaret anlamına gelir. Ardından, seçilenler arasında pervasızca yapılan pazarlıklar eklenince, seçim koltuklarına çömelenler kimin demokrasisini temsil etmektedirler sormaz mı, aklıselim sahibi olan kişi. Tanınmış Fransız anayasa uzmanı ve siyaset sosyoloğu Maurice Duverger, “La Democratie sans le peuple’ eseriyle cevap vermiştir. “Halksız Demokrasi’ adıyla, İsmail Özüt kalemiyle (İstanbul, 1969) Türkçe okura sunulmuştur. Okunması önerilir.

Sistemde kalıcılığını seçimde belirtisi, hayattan çıkarılmadığını gösterir, dolayısıyla çıkarılamayacağının ipuçlarını vermektedir. Öyleyse bize kalan, demokrasiyi doğru okumaktır. Gerçekler bağlamında çalıştırılacak unsurlara başvurarak, onları işlevsel hale getirme olasılıkları mercek altına yatırarak, olumlu sonuçları masaya yatırmak gerekir. Demokrasiyi öğrenme mecburiyeti doğduğu inancıyla hareket edilirse, örnek gösterilecek olaylarla tanışma gereği mubah gösterilmelidir, gereksinme olarak nitelendirmelidir.

Binaenaleyh, yakın bir geçmişte, Türkiye'de yerel seçimler arifesinde, bir üniversiteyi ziyaret ettiğim tarihte; henüz mahalle seçimlerinden çıkmış Slovenya Cumhuriyeti'nin bir şehrinde, eski dostumuzun belediye başkanı seçilmesi olayı ile denk gelmişti. Öğrencilerin ısrarlı sorularına cevap malzemesi olacaktı. Yarım asra yakın tarih diliminde tek partili sistemle yönetilmiş bir devletin yeni yapılanmasında (transition sürecini başarıyla sonuçlanmış) demokrasinin işlem görmesi manidardı.

Uzun zaman genel müdür görevini başarıyla yerine getiren zat, özelleştirmeden sonra hissedar olmuş. Seçimden önce telefon görüşmemizde, belediye başkanı adaylığından hiçbir beklentisi olmadığını söylediydi. Rakibi olan genç adayın üstünlüğünden bahsettiydi; ilk tanıdığım soğukkanlı ile gerçekleri dile getirme marifetini anımsatarak. Beklemediği seçimi kazanması ilginçti. Önceden belirlenen şehrin merkezinde halka hitap günü, hissedar olduğu şirketin rekonstruktiona gidiş projesinin görüşme tarihine denk gelmiş. Hissedar olarak değil, uzun zaman yönetici olarak elde ettiği tecrübeye saygı duyarak, bilim heyetine katkıları olacak gerekçesiyle yer alması teklif edilmiş. Yeniden yapılanmaya giden firmanın şehre katkısı, olası belediye başkanı postuna oturmasında daha önemli olduğunu düşünerek, belediyle başkanı olarak program taslağını bir başkası tarafından okunmasını uygun bulmuş, seçim propagandasını yapmayı, şirketin yeni yapılanması dolayısıyla örgütlenen toplantıya katılmakla değiştirmiş. Halk, adamın bu jestini belediye başkanı seçimiyle ödüllendirmiş.

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?