Türk Sanat Müziği haline getirilen Osmanlı Musikisi’nin terimlerinden teganni, kadın solistlerden Neriman Altındağ Tüfekçi ile Türk Halk Müziği’ne taşınmıştır.

Tüfekçi’nin hikâyeden hikâye devşiren ve devşirdiği hikâyeleri dinleyicisine özümseten sesindeki terbiye, yıllar sonra, daha çok Orta Anadolu dolaylarının ezgilerine hayat veren Bircan Pullukçuoğlu’nda yankısını bulmuştur.
Pullukçuoğlu ile aynı dönemlerde, radyolardan ve tek kanallı ekrandan sesini dinleyicisine, onunla hasbihâl eylercesine ulaştıran ve dağarcığında Boğaz Havası formuna geniş bir yer ayıran Hale Gür, teganninin Ege ve Akdeniz şubesi olarak kabul edilmelidir.

Pullukçuoğlu’nun izini Nazlı Öksüz takip ederken, Gür’ün düzeyine bugüne kadar ulaşan bir solistle henüz karşılaşılamamıştır.

Uzun Hava’daki hâkimiyetine şapka çıkarılması gereken Aysun Gültekin, Pullukçuoğlu ile Gür’ün Doğu Anadolu’daki versiyonudur ve 1995 yılından beri TRT’de çalışan, bu kuruma adım atmadan önce, Neriman Altındağ Tüfekçi’den ders alan Adile Kurt Karatepe ise, Tüfekçi ve dolayısıyla Gültekin’in sadık takipçisi olarak kendisini kabul ettirmiştir.

Karatepe’nin yola Tüfekçi gibi bir mihmandarla çıkması, gözlerini dünyaya, sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın en büyük şehrinde açmasına, tahsil hayatını yine aynı yerde tamamlamasına rağmen, kırsalla bağ kurmasını beraberinde getirmiştir.
Kırsalla bağ kurarken uğradığı yerler arasında baba diyarı Elazığ da vardır ve Karatepe, hocasının kat ettiği mesafeleri içselleştirdiği için Elazığ ezgilerini özlerini dejenere etmeden dinleyicisiyle paylaşmıştır.

Sadece Elazığ ve dolaylarında tur atmayan, türkü ve hoyrat formundaki eserler üzerine tez çalışması bulunan, Kerkük dolaylarının sözü edilen ezgilerini de dağarcığına alan Karatepe, hayat verdiği eserlerin folklorik arka planını, hocası sayesinde kavradığı için, sesine odaklananların gözlerinin önüne, seslendirdiği coğrafyaları getirebilmiştir.
Karatepe, Türk Halk Müziği’nin ritmik olmayan eserlerine özellikle yönelmiştir. Zira bu eserler, eseri seslendirenin gelenekle ne kadar hallihamur olduğunu da ölçmekte, söyleyeni bir anlamda sınava tâbi tutmaktadır.

Karatepe bu sınavdan alnının akıyla geçen nadir isimlerden biri olduğu için teganni kültürüyle bir arada ele alınmıştır.
Dertleri teganni değil, sadece ezgi seslendirmek olan birçok kadın veya erkek ses, adeta paçavraya dönüştürülmüş düzenlemeler eşliğinde ağır aksak ezgileri parçaya dönüştürürlerken, Karatepe, Tüfekçi özelinde TRT terbiyesinden nasiplendiği için, eli yüzü düzgün düzenlemelerin varlıklarını hissettirdiği eserleri dinleyicisine ulaştırmıştır.

Bu eserler Telli Turna ile Nazlı Suna’nın hasbihâllerini anlata anlata bitiremedikleri için parça değil eser olarak bugüne kadar gelebilmiştir.

Teganni kültürünün Türk Halk Müziği’ndeki son temsilcisi olan, Selam Olsun Türkülere adını verdiği bir solo albüm çıkaran, her çarşamba, TRT Türkü’de 18:00’de Yadigar isimli programı sunan, Adile Kurt Karatepe de gök ile dere arasında köprü kuran bir muganni olarak; sohbetin, diyaloğa, diyaloğun monoloğa evrildiği dönemi umursamayarak, hasbihâlden hasbihâl devşirmeyi sürdürmektedir.