Hakikaten gençlik global tesirlere açık yetişiyor. Anne – babalar, hatta, devlet bile iletişim teknolojisi karşısında çaresiz. Bırakın gençliği; bütün insanlığı bir elden yönetmeye çalışıyorlar. Savunma mekanızmaları geliştirmeliyiz. Bunun için toplum olarak, ülke olarak seferber olmalıyız.
1960 – 70 li yıllarda politize olmuş gençler oluşturup; Sonrasında darbelerle bir nesli yok ettiler. 1980 li yıllar gençlerin yoğun ekmek mücadelesiyle geçti. Yoksulluk onların en güzel çağını aldı. 1990 lı yıllar ise iletişim teknolojisinin gelişmeye başladığı, tüm dünyayı da etkisi altına alan özgürlük rüzgarlarına şahit olundu. 2000 li yıllar için milenyum çağı diyebiliriz. Gençlik; İletişim teknolojisinin hegamonyasında…
Anne – babalar çocuklarını kaybetmek istemiyorlarsa; İşi sıkı tutacaklar. Küçük yaşlardan itibaren teknolojiyle barışık; Milli – manevi duygularla bezenmiş çocuklar, gençler yetiştirebilmek için, olağanüstü gayret gösterecekler. Tabii ki, Devlet yanlarında olmalı. Öğretmenler, Din adamları, eğitimle ilgili tüm kurumlar bu duyarlılıkta olmalı. Yoksa, bu nesil kaybolacak.
Kıpkırmızı, yahut masmavi vb boyanmış saçlarını tozutturarak gezen gençlerimiz olmasın, yahut, istisna kalsın istiyorsak; Gençliğe sahip çıkmalıyız, onlara kulak vermeliyiz, dinlemeliyiz, anlamalıyız.
Gençlik ümittir. Gençlik yoksa, gelecekte yoktur. Victor Hugo’nun dediği gibi ” Gençliğe yaşlılıktan çok hürmet etmeliyiz.” Peygamberimiz Hz Muhammed (sav) in ” Cömert ve güzel ahlaklı bir genç, Allah katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür. ”(1) buyurmuşlar. Öyleyse enerjimizi çocuklarımızı – gençlerimizi yetiştirmek için harcamalıyız.
1- Deylemi