BIST 100
11.359,01 -1,48%
DOLAR
41,0443 0,01%
EURO
47,6692 -0,26%
GRAM ALTIN
4.481,29 0,07%
FAİZ
39,26 -0,41%
GÜMÜŞ GRAM
50,91 -0,12%
BITCOIN
111.946,00 0,53%
GBP/TRY
55,3072 -0,07%
EUR/USD
1,1605 -0,32%
BRENT
67,67 0,67%
ÇEYREK ALTIN
7.326,91 0,07%
İstanbul Parçalı Az Bulutlu
İstanbul hava durumu
23 °

Varan 2

TRESSS

Mubârek Kur'ân capcanlıdır, dipdiridir...

Dolayısıyla her dönemde her mubârek âyet-i kerîmenin kendine özgü bir "sebeb-i nuzûl"ü vardır! Tarihselci yaklaşım, "sebeb-i nuzûl"ü yaklaşık 1500 yıl öncesine kilitlediği için, mubârek Kur'ân'ın her dönem ve her şart için geçerli olan capcanlı, dipdiri rehberliğinden hakkıyla yararlanabilmemizin önü kesilmiş olur!

Bir bütün olarak insanlığa ulaşmış olan mubârek sûreler için de aynı şey geçerlidir.

Bir bütün olarak insanlığa ulaşmış olan mubârek sûrelerin kimileri içinde yaşanılan şartlar doğrultusunda öne çıkarlar.

Sözgelimi Medîne Döneminin 7. yılında bir bütün olarak gelmiş olan mubârek el-Hucurât sûresi, Hicretin 1447. yılında karşılaştığımız bütün sıkıntıların adını koyar ve Hakk ve Hakîkat doğrultusundaki çözümlerini dikkatimize verir! Yeter ki biz onu tarihselcilik bataklığından kurtaralım!

Mubârek el-Hucurât sûresini bu bağlamda burada ele almayı düşünüyorum - tabii eğer siz de uygun görürseniz ve isterseniz...

* * *

Medîne Döneminin 4. yılında bir bütün olarak geldiğini bildiğimiz mubârek el-Haşr sûresinin 13. ve 14. âyet-i kerîmeleri günümüzde, yalnızca Türkiye'de değil, hemen bütün ülkelerde yaşanmakta olan bir olguya dikkatimizi çeker.

Kelimesi kelimesine tercüme edildiğinde bu iki mubârek âyet-i kerîmede şöyle buyurulmaktadır:

Kesinlikle siz daha şiddetlisiniz kafa karşıklığı ve tedirginlikten kaynaklanıp beslenen ve bu yüzden de bitkin düşürüp yıldıran korku[1] olarak içinde göğüslerinin, ALLAHtan! İşte bu, olmalarındandır onların bir kavim[2] asla fıkhetmeyen[3]. Asla kıtâlde[4] bulunamazlar sizinle bir araya gelip toplanmış olarak, hep birlikte, illâ içinden karyelerin[5] hisarları olan[6] ya da arkasından cidarların[7]. Kişiyi aşağılanmış bir hâle getirip tiksinti verici büyük sıkıntılara düşüren kötülükte bir gücün zorbaca kullanılmasıyla gerçekleştirilen çatışmaları aralarında şedîddir[8]. Hesâb edersin sen onların bir araya gelip toplanmış olarak, hep birlikte olduklarını. Andolsun ki, kalbleri[9] ayrı ayrı, darmadağınık haldedir. İşte bu, olmalarındandır onların bir kavim asla akletmeyen[10].

Şimdi bu iki mubârek âyet-i kerîmeyi, Türkçemizin söz dizimine uygun hâle getirerek, hem içerdiği kelimeleri/kavramları açarak hem de Arapçanın bir konuyu dillendirirken kullandığı anlatımı dikkate alarak bir kere daha okuyalım...

(Başında, genellikle "siz ey îmân edenler" diye meâllendirilen - ki, kanaat-i âcizâneme göre bu ifâdeyi de hakkını vererek meâllendirmek gerekir - Türkçemizdeki okunuşuyla "yâ eyyuhellezîne âmenû" [يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا] hitâbı yer almadığı halde, bağlamı gereği Mü'min/Mü'mine Muslimalara seslenmektedir.)

Onların göğüslerinin, yâni iç dünyâlarının tâ içinde size karşı duydukları korku, ALLAH karşısında duymaları gereken korkudan daha şiddetlidir! Bu onların Hakk ve Hakîkat’i delil ve gerekçesi ile birlikte düşünerek, kişiyi mânen ve zihnen bulunduğu yerden alıp, daha ileri bir konuma ulaştıran bir öğüt almaya ve daha erdemli olanı yapmaya götürecek şekilde kavrayamayan bir toplum ya da topluluk olmalarından kaynaklanmaktadır.

Sizinle asla ölmek ve öldürmek pahasına savaşamazlar. Onlar sizinle ölmek ve öldürmek pahasına girişilen bir savaşı ancak korunması için yapılan yüksek duvarlı, kuleli, bâzan etrâfı hendeklerle çevrili kaleleri olan ve toplu olarak, hep birlikte yerleşmiş oldukları yerlerin ya da onları çepeçevre kuşatan yüksek ve güçlü duvarların arkasından yapabilirler! Onların kendi aralarındaki kişiyi aşağılanmış bir hâle getirip tiksinti verici büyük sıkıntılara düşüren kötülükte bir gücün zorbaca kullanılmasıyla gerçekleştirilen çatışmaları çok şiddetli, çok serttir. Ama siz onların hep birlikte, bir araya gelmiş olmalarından kaynaklanan bir güce sâhip olduklarını zannedersiniz. Ama andolsun ki, onların aklı ve mâneviyât merkezleri olan kalbleri darmadağınık haldedir! Bu onların akıllarını asla Hakk ve Hakîkat doğrultusunda düşünmek için kullanmayan bir toplum ya da topluluk olmalarından kaynaklanmaktadır.

* * *

İlk sorumuz şu olmalı: kim toplum ya da topluluklar?

Hem mubârek sûredeki bağlam hem de tarihî bağlam gereği bunlar yahûdîleşmiş, yâni İlâhi Rehberliğin yalnızca kendilerine verilmiş olduğuna inanarak kendilerini diğer insanlardan ayrıcalıklı, dolayısıyla da üstün görmeyi ve hayatı bu doğrultuda yorumlayıp o şekilde yaşamayı benimsemiş ve bunu bir hayat tarzı ve ilkesi hâline getirmiş olan toplumlar ya da topluluklar, bir başka görüşe göre de münâfıklar, yâni aslında Hakk Dîn’e kesinlikle îmân etmemiş olan ama öylesi işlerine geldiği için ve öylesi işlerine geldiği sürece, Hakk Dîn’e îmân etmiş olduğunu beyân edip, yalnızca görünüşte Hakk Dîn’e uygun davranarak hakîkî Mü’min/Mü’mine Muslimanları aldatan ve onlara her türlü zararı veren ikiyüzlü menfaatperest kişilerdir.

Bu her iki toplum ya da topluluk günümüzde de varlıklarını sürdürmektedirler ve besbelli ki, hep varlıklarını sürdüreceklerdir!

Mü'min/Mü'mine Muslimanları perişân etmek için yaptıkları her türlü saldırıyı ancak akılları sıra güvende olmak üzere kurdukları kalelerin ve kendilerini kuşattıkları yüksek ve güçlü duvarların arkasına sığınmış olarak gerçekleştirebilirler. Günümüz şartlarında bu kaleler ve kendilerini kuşattıkları yüksek ve güçlü duvarlar aralarında yaptıkları, menfaat odaklı "politik" (dikkat: "siyâsî" değil! Bu ayırıma bir başka yazımda değineceğim İNŞAALLAH) ve ekonomik ittifaklardır! Dışarıdan bakıldığında tam bir dayanışma işinde oldukları zannedilebilir. Ancak ilişkileri yalnızca menfaat odaklı olduğu için kendi aralarında çok şiddetli çatışmalar vardır! Bunu bilmek, Mü'min/Mü'mine Muslimanlara bir güç kazandırır. Günümüzdeki durum aynen budur!

Yeter ki bu iki mubârek âyet-i kerîmeyi hakkını vererek okuyup anlayalım!

Dâim duâ ve muhabbetle...

Prizren, 28 Sâfer 1447/22 Ağustos 2025

 

[1] Burada, bağlam gereği, “kafa karşıklığı ve tedirginlikten kaynaklanıp beslenen ve bu yüzden de bitkin düşürüp yıldıran korku” diye açarak meâllendirmeyi uygun gördüğüm kelime/kavram "RAHB"dır.

[2] KAVM ya da Türkçemizdeki söylenişiyle KAVİM, "toplum ya da topluluk" demektir.

[3] FIKHETMEK, Kur'ânî bir kavram olarak "Hakk ve Hakîkat’i delil ve gerekçeleri ile birlikte, kişiyi mânen ve zihnen bulunduğu yerden alıp, daha ileri bir konuma ulaştıran dersler çıkartabilmek için öğüt almaya ve daha faziletli olanı yapmaya götürecek şekilde kavrayabilmek" demektir.

[4] KITÂL, "Öldürmek ve ölmek pahasına öldürücü silâhlarla yapılan sıcak savaş" demektir. Öldürücü silâhlarla yapılmayan soğuk savaşı tanımlayan HARB kelimesi/kavramı ile birbirine karıştırılmamalıdır.

[5] KARYE, "içinde insanların toplu olarak yaşadıkları yerleşim merkezi" demektir.

[6] Burada, bağlam gereği, "hisârları olan" diye meâllendirmeyi uygun gördüğüm مُحَصَّنَةٍ ifâdesi, Arapça aslı HİSN [حِصْنٌ] olan ve "bir yerin korunması için yapılan yüksek duvarlı, kuleli, bâzan etrâfı hendeklerle çevrili kale" kelimesinden türetilmiştir. Türkçeleşmiş hâliyle "HİSÂR" kelimesi/kavramı da buradan gelir.

[7] CİDAR kelimesi/kavramı "bir şeyi çepeçevre kuşatan yüksek ve güçlü duvar" demektir.

[8] ŞEDÎD kelimesi/kavramı burada, bağlam gereği, "çok şiddetli, sert" demektir.

[9] KALB, Kur’ânî bir kavram olarak “insanın evrilip çevrilip-dönüşüp Hakk ve Hakîkat’e de, bâtıla, yâni özü Hakk ve Hakîkat’e dayanmadığı için geçersiz ve uydurma olan şeylere de dönebilecek kabiliyette tasarlanıp yaratılmış akıl ve mâneviyât merkezi” demektir.

[10] AKLETMEK, mubârek Kur'ân'da geçen "düşünme yöntemleri"nden biridir ve "aklı Hakk ve Hakîkat doğrultusunda düşünmek için kullanmak" demektir. Bu çok önemlidir, zira "akıl" Hakk ve Hakîkat'in asla uygun görmediği şeyler üzerinde düşünüp, sonra da bunları hayata geçirmek için kullanılabilir. Nitekim insanlık tarihî akıllarını bu şekilde kullanan zâlimlerle doludur!

YORUM YAP

Şu anda Nazenin Sibel adlı kişinin yorumuna cevap yazıyorsunuz. Cevabı iptal etmek için tıklayın.
Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.
Nazenin Sibel 23.08.2025 16:54

Akletmez misiniz? Akletmeyiz…. Muhteşem bir yazı. Emeğinize sağlık.🌺💐💐🌺🌟🧿🧿🧿

Yanıtla
Erdal Recep Bayraktar 24.08.2025 17:41

Yazınızda tam anlamıyla ters köşeye yattığımızı düşündüm. Rekabetimiz dünya menfaatleri üzerine, ebedi alem için hiç bir rekabetimiz yok, planlar programlar hep misafirhane için, yazınızda belirttiğiniz korunaklı, yüksek duvarlı site içlerinde sürdürülen samimiyetsiz bir hayat, içtimai çürümüşlük, özel okullar, sokaktan kopmuş çocuklar, tokilere sığdırabildiğimiz daha başka hayatlar. Allah sonumuzu hayr etsin. Biz çürüdük, Kuran-ı Kerim canlı, dipdiri🤲

Yanıtla