BIST 100
10.720,36 -0,06%
DOLAR
41,8190 0,19%
EURO
48,6128 0,45%
GRAM ALTIN
5.404,54 1,25%
FAİZ
40,01 -0,25%
GÜMÜŞ GRAM
67,45 1,90%
BITCOIN
111.812,00 -2,21%
GBP/TRY
55,8959 0,45%
EUR/USD
1,1619 0,48%
BRENT
62,73 -3,82%
ÇEYREK ALTIN
8.836,42 1,25%
İstanbul Hafif Yağmur
İstanbul hava durumu
17 °

Merhabalar…

kose_yazisi

Herkese selamlar.

Sizlerle buluşabilmek ne büyük mutluluk ve onur benim için. Okan Recep abim ile yaptığım istişare neticesinde gerçekten büyük, fakat bir o kadar da keyifli bir sorumluluk üstlenmiş durumdayım. Ülkemizdeki eğitim anlayışının bunda ne kadar katkısı var emin değilim ve bunun ayrıntılı bir akademik tartışma konusu olduğunu düşünüyorum ama sanki tarihin sevilmesi ve ilgi duyulması özellikle istenmiyor gibi bir atmosfer var yurdumun üstünde. Bir de tarihe iz bırakmaktan tarihi yazmaya ve okumaya fırsat bulamayan bir neslin devamı olduğumuzu da eklersek içinde bulunduğumuz bu tablo daha da açıklık kazanır sanırım.

Evet, millet olarak genelde tarih okumayı sevmiyoruz. Çünkü tarih denince zihnimizde basmakalıp rakamsal verilerin kronolojik sıralaması canlanıyor maalesef. Oysa tarihin, insan ömrünü aşan büyüklükteki zaman dilimlerinin periyodik tekrarı olduğunu ve hakkıyla okununca her devirde çıkarılacak sosyopolitik, ekonomik ve psikolojik kazanımların olacağını bilmek belki de tarihe hak ettiği ilgiyi kazandıracak. Dünya Felsefe tarihinin en önemli isimlerinden biri olan ve Veliyüddin lakabıyla tanınan büyük âlim İbn-i Hâldun’un başyapıt eseri olan Kitab-ül İber külliyatının meşhur mukaddimesinde bahsettiği İlm-i Ûmran, her topluluğun birbiri ile olan ilişkilerindeki bağlılık ve serbestliğin, toplumun sosyal ömrünü belirlediğini örneklerle anlatmakta. Özellikle “Hadarî” denen ve fiziksel ve iktisadi olarak birbirine bağımlı ve mecbur olan çöl kabilelerinin bu ruh halini “Asabiyet” olarak nitelemiş.

Toplum zenginleştikçe ve kişilerin birbirine ihtiyaçları azaldıkça bu duygunun zayıfladığı, zengin ama bireysel yaşayan toplumun yok olacağını öngörmekte. Gerçekten toplumlar, toplumu niteleyen kurumlar, partiler ve derneklerin bu süreçten geçmiş veya geçmekte olduğunu yakın tarihimizdeki birçok örnekten gözlemleyebiliriz. Ancak hemen ilave edeyim ki bizim işimiz spot, klasik tarih aktarımı yapmak olmayacak.

Biz gerçek tarihi sıradanlıktan uzak ve olabildiğince ilginç bir perspektiften anlatmaya çalışacağız. Olguları ve olayları hem tarihin düzleminde değerlendireceğiz, hem de yarattığı sosyolojik etkileri irdeleyeceğiz. Başlayalım mı? Evet. Günümüzde toplum olarak en çok rahatsızlık duyduğumuz sosyolojik sorunlardan biri hepimizin yaşadığından emin olduğum bir konu. “Gençlik aldı başını gidiyor. Bu laf dinlemeyen gençlerle, ülkemizin hâli ne olacak? Az veya çok hemen her ailenin bu tarzda sorunu var. Bu sorunun günümüze has bir sorun olduğunu ve dijital çağımızdaki teknolojik gelişmeler ve postmodern materyalist ilişkilerin buna sebep olduğunu söylediğinizi duyar gibiyim. İşte eğlenceli tarih tam da burada devreye girecek. Öncelikle sizi MÖ 2000’lere yani yaklaşık 4000 yıl öncesine götüreceğim. O tarihlerde Anadolu coğrafyasında hâkim olan ve insanlığın ilk büyük devleti olarak bilinen Sümerlere. Ve bu çağda öğretmenlik yapan “Ludingirra” isimli bir Sümerlinin yazdığı kil tablete göz atalım. Bu hocamızın tam 4000 yıl önce şikâyet ettiği konuyu kısaca özetleyeyim. “Biz zengin, kültürlü bir millettik. Ama bu zenginlik bizi tembelliğe itti. Yeni üretemediğimiz gibi, her şeyi bizden öğrenen cahil milletler bizi yok etti. Gençlerimiz buna tepki vermiyor. Korkarım binlerce yıl sonra medeniyetimiz yok olacak ve kimse bizi hatırlamayacak”. Evet, yine Sümerlerdeyiz. Karbon testi ile 4500 yıl öncesine yani MÖ 2500’lere tarihlendirilen bir başka Sümer tabletinden bahsedeceğim. İçerikten Tablet yazmanı olduğu tahmin edilen bir babanın oğluna öğütlerini kazıdığı tabletin de özeti şu. ”Sana söylediklerimi niye dinlemiyorsun? Sokaklarda sürterek mi başarılı olacaksın? Senin arkadaşların gibi tarlada çalışmanı istemedim. Senden tek isteğim okulda başarılı olman. Ama onu da yapmıyorsun. Senin yüzünden hasta olup yataklara düştüm. Eğer arkadaşlarına uysaydın onlar gibi eve arpa, yün ve yağ getirirdin. Madem okumayacaksın hiç olmazsa babanın ve abinin mesleğini yap. Kocaman bir şişman oldun. Herkes senin çuvallayacağın günü bekliyor. Sen adam olmazsın”. Bu cümleler size tanıdık geliyor mu? Günümüz değil 4500 yıl öncesinden. Eğer sizi tatmin etmediyse zamanı biraz daha günümüze saralım.

MÖ 8 yüzyıldayız. Konuğumuz didaktik yani öğretici şiirin babası kabul edilen ünlü Yunanlı Şair Hesiodos. Bu abimiz 2800 öncesinde diyor ki “Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar”. Daha da yakınlaşalım mı? Tarih MÖ 299. Şimdiki kahramanımız büyük filozof Sokrates. Onun da gençlerden şikâyeti “Çocuklar artık evlerin hizmetçisi değil, canavarı. Anne babaları odaya girince ayağa kalkmıyorlar. Onlara itiraz ediyorlar, Destek olmak yerine laklak yapıyorlar. Şapur şupur yiyorlar. Bacak bacak üstüne atıyorlar, öğretmenlerine zulmediyorlar”. Bu günümüz değil tam 2324 yıl öncesinin şikâyeti. Bilimin atası kabul edilen Aristo’da 50 yıl sonra MÖ 250’de benzer serzenişte bulunmuş. “Bugünlerde gençler kontrolden çıkmış durumda. Kaba bir şekilde yemek yiyorlar. Yetişkinler karşı saygısızlar. Ebeveynlerine karşı çıkıyorlar ve öğretmenleri sinirlendiriyorlar”. Sizleri sıkmadan son bir örnekle bahsi kapatacağım. Daha yakınlardan 1706-1790 yılları arasında yaşayan bilim adamı ve siyasetçi Benjamin Franklin’den bir

şikâyet. “Çocuklarınıza dilini tutmayı öğretin. Konuşmasını nasıl olsa öğreneceklerdir”. Yani çocuklarımızın durum ve davranışları ile ilgili çok ta üzülmeye gerek yok. Aynı tablo 4000 yıl önce yaşanmış. Şimdi yaşanıyor.

İnsanlık var olduğu sürece muhtemel 4000 yıl sonra da benzer şikâyetler olacaktır. Eğlenmeye bakın. Evet, Eğlenceli tarihe birlikte ufaktan bir giriş yaptık. Dünya değişse de, anlayışlar farklılaşsa da, kültürler evrim geçirse de var olan bir gerçek var. İlahi nizamın belirlediği frekans döngüleri halinde tarih kendini tekrar etmeye ve hatırlatmaya devam edecek. Bizim görevimiz ders almak ve eğlenmek. Yeni eğlenceli bir konu ile tekrar buluşmak üzere şimdilik hoşça kalın…

 

 

 

 

 

 

 

YORUM YAP

Şu anda Nazenin adlı kişinin yorumuna cevap yazıyorsunuz. Cevabı iptal etmek için tıklayın.
Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.
Yeni bir yorum göndermek için 60 saniye beklemelisiniz.
Erkal Altay 01.09.2025 19:19

Değerli hocam araştırmalarınız çalışmalarınız için sizi takdir ediyorum yıllardır hem başhekimlik hem bilimsel çalışmalar hem 7/8 Üniversite bitirmeniz gerçekten sadece takdir edilir başarılarınızın devamını diliyorum altının değerini sarraf bilir.

Yanıtla
Yasin Küçükbahar 01.09.2025 21:06

Kalemine sağlık Hayrettin abi.

Yanıtla
Barış Şenol 01.09.2025 23:17

Değerli arkadaşım, alıntı yapıp, yazı sonunda görselini de koyduğun Hesiodos’un “İşler ve Günler” Theogonia adlı kitabı harikadır. Tavsiye ederim.

Yanıtla
Emine Kabaca 02.09.2025 00:42

Tebrik ederim.Tarih bilimine yeterli ilgiyi göstermeyen toplumlar geleceklerini de öngöremezler.Çok samimi ve akıcı bir anlatım olmuş.Bir sonraki konuyu dört gözle bekliyorum.

Yanıtla
Şerafettin Bayraktar 02.09.2025 12:35

Başarılar diliyorum.
Tarihini bilmeyenler geleceklerini inşa edemezler…
🫶🫶🫶

Yanıtla
Serpil Yılmaztürk 02.09.2025 12:41

Söyleyecek sözü ve ilmi olanların bunu paylaşması kadar güzel ne olabilir kendi adıma faydalanacağım bir platform olacak ilgisi olan herkese ulaşması dileğiyle .

Yanıtla
Nazenin Sibemol 03.09.2025 17:24

Hayat, tarih tekerrürden ibaretmis demek ki….

Yanıtla
Ömer Turcan 03.09.2025 18:59

Teşekkürler Hayrettin. Hem bizi bilgilendirdin
Hemde günümüzde yaşanan sorunları Tarihteki örnekleri ile benzerlikleri akıcı bir şekilde anlattın. Eline sağlık, yazılarının devamını bekleriz.

Yanıtla
Kadri Munga 03.09.2025 22:37

Çok keyif aldım okurken,bi solukta bitti,Sümerli tablet yazmanı, kocaman bir şişman oldun diyen..adamım dedim bizdensin:) Takipteyim, devamını bekliyorum.

Yanıtla