Dede Korkut Hikayeleri, Türk hikaye geleneğinde bugüne kadar ortaya konulmuş en kıymetli ve güzel eserlerin başında gelmektedir. Milli bir karakter özelliği taşıması, Türk milletinin yaşamı, alışkanlıkları ve zevkleri hakkında bize çok önemli bilgiler sunması bu eserin değerini çok yüksek kılmaktadır.
15.yüzyılda yazıya geçirilen Dede Korkut Hikayeleri, Türk edebiyatında destan geleneğinden halk hikayesi geleneğine geçiş eseri olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle Dede Korkut Hikayeleri, hem destan hem de halk hikayesi özelliklerini bir arada taşımaktadır.
Anadolu’nun çeşitli yörelerinde değişik versiyonlarına rastlanan hikayelerin 15. yüzyılın sonlarına doğru yazıya geçirildiği tahmin edilmektedir. Hikayelerde anlatılan o dönem Türk halkının hem İslamiyet’in kabulünün öncesi hem de İslamiyet sonrası kültürel özelliklerini taşıdığı görülür. Bu da hikayelerin oluşum sürecinin İslamiyet öncesine kadar gittiğini gösterir. Hikayelerin İslamiyet’in kabulünün öncesinde Türklerin Orta Asya’dan henüz göç etmediği dönemlere kadar gittiği tahmin edilir.
Halkın ortak malı olan ve halkın bizzat kendi özelliklerini yansıttığı 12 hikayeden oluşan Dede Korkut hikayelerinin yazarı belli değildir. Hikayeler Dede Korkut, Korkut Ata veya Korkut Dede adı verilen biri tarafından anlatılır. Bu nedenle hikayeler genel olarak “Dede Korkut” adıyla anılır.
Dede Korkut Hikayelerinin bilinen nüshaları ve Bursa Yazması:
Vatikan yazması (= V. yazması) : 1950 yılında İtalya’nın Roma şehrinde İtalyan Türkolog Ettore Rossi tarafından Vatikan Kütüphanesi’nde bulunmuştur. Hikâye-i Oguznâme-i Kazan Beg ve gayrı başlığını taşıyan yazma harekelidir. Her sahifesinde 13 satır bulunmaktadır. Hicrî 918 (M. 1512- 1513)’de ölen Sultan II. Bâyezid’in oğlu Alemşâh’a sunulduğuna göre bu tarihten önce istinsah edilmiş olmalıdır. 102 sahifeden oluşan yazmada “Giriş” bölümünden sonra 6 boy yer almaktadır.
Dresden yazması (= D. Yazması) : Hangi tarihte ve kimin tarafından bulunduğu bilinmemektedir. Kitâb-ı Dedem Korkud ‘alâ Lisân-ı Tâife-i Oguzân başlığını taşıyan yazma harekesizdir. Her sahifesinde 13 satır bulunan yazma 152 varak (304 sahife) tır. Henricus Orthobius Fleischer tarafından 1831 yılında Dresden Kütüphanesi’nin kataloğunda 86 numara altında tavsif edilmiştir. Yazma 1815’de Heinrich Friedrich von Diez, 1859’da da Theodor Nöldeke tarafından da istinsah edilmiştir.
Ankara yazması /= A. Yazması) : Ankara, Türk Tarih Kurumu kütüphânesinde Y. I / 0261 (Y001523) numarada kayıtlı, baş ve son tarafından eksik, 22 sahifelik bir yazma parçası hâlindedir. Yazma parçası üç metin ihtiva etmektedir. 1/1-4/6 arasındaki ilk metin baştan ve sondan eksik bir Oğuznâme parçasıdır. Yazmanın 4/6-15/2 arasındaki ikinci bölüm Hikâyeti Korkud Ata başlıklı metin olup Dede Korkut Kitabı’nın Dresden yazmasının “Giriş” bölümünün bir varyantıdır. 15/3-22/14 arasındaki “elhikâyet- i evveli” başlıklı üçüncü bölüm ise “Derse Han” boyunun sonundan eksik bir bölümüdür.
Bursa yazması (= B. Yazması) : Yazma baştan bir sahife eksiktir. Herhangi bir tarih ile ketebe kaydı da yoktur. Her sahifesinde harekeli 13 satır ihtiva eden 119 varaklık (238 sahifelik) metnin ebadı 18 x 28 cm, yazı hacmi ise 11.3 x 20.3 cm’dir. Bazı başlıklar kırmızı mürekkep ile yazılmış, bazı satır sonlarına da kırmızı nokta konulmuştur. Yazma Bursalı antikacı İbrahim Koca tarafından 2018’de Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’ne bağışlanmıştır. Dresden yazmasının harekeli nüshasıdır.
Bursa Büyükşehir Belediyesi tarafından tıpkıbasımı gerçekleştirilen “Bursa Yazması” Dede Korkut Hikayelerinin zengin dünyasına yeni kapılar açacaktır. Bursa Yazmasının varlığı ile diğer yazmalar karşılaştırılarak gerek dil, gerek edebi alanda yeni bulguların araştırmacılar ve akademisyenler tarafından ortaya konulacak olması büyük bir heyecan oluşturmaktadır.
Eser, Muradiye Kur’an ve El Yazmaları Müzesi’nde sergilenmektedir.