Lider Haber

Muzaffer Ertürk

Muzaffer Ertürk
Mehmet Akif Ertaş( akif@liderhaber.com )
31 Ocak 2020 - 8:35

İki Yönlü Adaptan Nasiplenerek Sesini Yükselten Bir Solist: Muzaffer Ertürk

24 Ocak 2020 tarihinde gerçekleşen depremin merkez üssü olan Sivrice dışındaki ilçelerinden biri olan Harput, Elazığ’ın eski yerleşim merkezi olmasının yanında, musikisiyle de hatırı ziyadesiyle sayılır bir yerde durmaktadır. Öyle ki, Türk Halk Müziği literatürü de, Elazığ Müziği yerine, Harput Musikisi tabirini kullanmayı yeğlemiştir.
Buradaki musiki kavramı, müziği yüzeysel bilgiyle kavrayanı ister istemez Türk Sanat Müziği ile bağ kurmaya sevk edecektir.
Yüzeysel bilgi, insanı çoğu kez yanılgıya düşürse de, bu bağlamda hedefi on ikiden vurmayı beraberinde getirecektir. Zira Harput’ta filizlenen, dallanıp budaklanan müzik, Türk Halk Müziği’nden değil, Türk Sanat Müziği’nden hatta Osmanlı Musikisi’nden beslenmiştir.
Harput, Osmanlı Musikisi’nin temelinin atıldığı İstanbul’dan kilometrelerce uzakta olmasına rağmen, Osmanlı Musikisi’ni temsil etmekle kalmamış, Türk Sanat Müziği, Osmanlı Musikisi’nin içinden devşirildiğinde ve Türkiye’ye özgü popüler ve popülist kültür, Türk Sanat Müziği’nin de içini boşalttığında da, tercihini yeniden değil, eskiden yana kullanmıştır. Bu tercih, Harput Musikisi’ni ete kemiğe büründürenlerin ne kadar uzak görüşlü olduklarını gözler önüne sermektedir.
Perdesini Rıfat Dede, Hafız Osman Öge gibi isimlerle açan ve daha sonra Enver Demirbağ ve kardeşi Paşa Demirbağ sahneye çıkınca kendisinden söz ettiren Harput Musikisi bugün Muzaffer Ertürk tarafından layıkıyla temsil edilmektedir.
Sözü edilen isimlerin eserlerini seslendirse de Erkan Oğur, otantikle moderni buluşturduğu ve sadece Elazığ’a sabitlenmediği için, Harput Musikisi başlığı altında ele alınamaz.
Repertuarında Harput Divanı’na yer veren, Elazığ’ın Maden ilçesinde doğan Zülküf Altan da, daha çok, Hoyrat, Maya gibi türleri seslendirdiği için, onu da ancak, Oğur’da olduğu gibi, Harput Musikisi’ne saygıda kusur etmeyen bir isim olarak konumlandırmak gerekir.
1986 yılında, Ankara Radyosu tarafından açılan sınavı kazanan ve Ses Sanatçısı unvanını alan Ertürk, TRT ekranlarında 2003 yılında Bergüzar, sonraki yıllarda da Dem Bu Dem isimli programları sunmuştur.
Sunduğu programlarla geleneğin izini takip ettiğini belgeleyen Ertürk, geleneğin olmazsa olmazı teganni kültürünü özümseyen bir isimdir.
Harput Musikisi, Hafız Osman Öge, Enver Demirbağ örneklerinde görülebileceği üzere dini musikinin rahle-i tedrisinden geçen isimlerin sayesinde varlığını kabul ettirmiştir. Ertürk de dini musikinin ve Osmanlı Musikisi’nin imkânlarından istifade etmiştir.
Elazığ’dan uzak diyarlara; sözgelimi, Tamburacı Osman Pehlivan’la Rumeli’ye; Ahmet Yamacı’yla Uşak’a giderken Harput Musikisi’ni de götüren Ertürk, bu fiile imza atmakla birlikte, sözü edilen coğrafyaların iklimini ve bitki örtüsünü de dinleyicisine hissettirebilmiştir.
Fuzûlî gibi sadece dönemine değil, bugüne ışıldak tutan bir şairin şiirlerine yer veren Harput Musikisi’ni nitelikten taviz vermeden kitleselleştirmeye çalışan Muzaffer Ertürk, Elazığ’a yönelik önyargıların un ufak edilmesinde de etkili olmuştur.
Önyargıyı un ufak etmek, Einstein’ın vurguladığı gibi, atomu parçalamaktan zor olduğuna göre, bir değil, birçok ismin Harput Musikisi için alın teri dökmesi gerekmektedir.
Teri dökenlerse, hem Harput Musikisi’nin hem de TRT’nin adabından nasiplenmemişlerse, imza atacakları işin berhava olmaktan kurtulamayacağı unutulmamalıdır.

LİDER HABER.... HABERİN LİDERİ...

porno sex brazzers porno hd porno porn porno seyret hack forum

betmarino aresbet betnano asyabahis mroyun bahigo mobilbahis bets10 imajbet betper