Lider Haber

Müzik ve Psikopatoloji

Müzik ve Psikopatoloji
Mehmet Akif Ertaş( akif@liderhaber.com )
28 Kasım 2019 - 21:05

Çocuğu Önce Birey Olarak Konumlandırdığı İçin Psikopatolojiyle Yüzgöz Olmayan Müziğin İzinde.

Mehmet Akif Ertaş

Slovenya Arp Derneği tarafından, Velenje şehrindeki Fran Korun Kozeljski Müzik Okulu’nda 26-28 Ekim tarihleri arasında düzenlenen ve yedi farklı kategoride, on dokuz ülkeden toplam doksan iki katılımcının yarıştığı Beşinci Uluslararası Arp Yarışması’nda Türkiye’nin uluslararası başarılara da adını yazdıran  arpisti Şirin Pancaroğlu’nun öğrencileri;  dokuz yaşındaki Gül Uymaz, aynı yaştaki Bahar Uymaz ve on iki yaşındaki Ela Talay’ın kendi kategorilerinde gümüş madalya almaları, sayısı bir elin parmağını geçmeyenleri ilgilendirdi.

Avusturya’nın başkenti Viyana’da düzenlenen Edelweiss 2019 Uluslararası Piyano Yarışması’na Antalya’dan katılan sekiz yaşındaki Nil Göksel’in birinci olması da ilgilenen sayısını ne yazık ki artırmadı.

Aynı yaşlarda, daha hayatlarının baharını bile yaşayamamış çocukların, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde;  ruhsal, fiziksel, cinsel şiddete uğratılarak genellikle öldürüldüklerine yönelik haberler karşısındaysa sadece devreye klavye kahramanlığı girmişti.

Yukarıdaki üç olayın ikisindeki başarı, çocuğun önce birey olduğunun kavranmasının, üçüncüsünde kendisini gösteren psikopatolojik manzara da, çocuğu, birey olmak şöyle dursun, insan olarak görmemenin doğal sonucudur.

İlk iki olayın benzerleriyle arada sırada, üçüncüsüyle sıklıkla karşılaşılmasının faturası da kuşkusuz, Türkiye’de aslında olmayan ama varmış gibi gösterilen; kültür, sanat ve edebiyat dünyasına kesilmelidir. Zira sözü edilen sözümona dünya lümpenlikle elitizm arasında mekik dokumaktan, bağnazlığın her türlüsünden azade olamamaktan yakasını kurtaramadığı için, bireysel duruş sergilemekle, bireyci olmayı birbirine karıştırmaya devam eden, bu yüzden de çocuklardan başlayarak insanları önce birey olarak görememeyi kendisine görev addedenleri bünyesine dâhil ederek sözümonalığının zeminini sağlamlaştırmaktadır.

Olmayan ama varmış gibi gösterilen bu dünya, söz parsa toplamaktan, pazarlama stratejileri geliştirmekten açıldığında kendisini gösterdiği için, yukarıdaki üç olayın benzerlerini gerektiğinde ortak paydaya taşıyabilmektedir.

Latif Demirci’nin ifadesiyle, “Nostaljisi Kandilli” muhabbete bu bağlamda dalmanın;
kültür, sanat ve edebiyat dünyasının kendisini Türkiye’de  varmış gibi göstermesini, son yıllarla sınırlandırmanın gereği yoktur. Zira; önce birey olma bilinci taşıyan insanların çoğalması için kalemlerini işleten; Ahmet Hamdi Tanpınar, Orhan Kemal, Kemal Tahir gibi edebiyatçıların eserlerini çoğalttıkları dönemlerde de aynı tas farklı hamamda değildir.

Elitizmle lümpenlik arasında mekik dokunmasının arkasında; kültür, sanat, edebiyat ve bunun yanında, psikopatoloji özelinde bilimi artistik ve stilistik söylemlerin fasit dairesinden kurtaramamak vardır. Bu söylemlerin niçin inşa edildiği tam anlamıyla sorgulanmadığı için yol elitizmle lümpenliğin başrolü paylaştıkları yere çıkmıştır.

Ulus-devlet paradigmasıyla, ithal Ortodoks Marksizm’in birlikteliği, çocuk başta olmak üzere insanı önce birey olarak konumlandıran edebiyatçıların hasıraltı edilmesini beraberinde getirmiştir.

Bugün onlardan bihaber, sadece pazarlama stratejisi meraklısı; bilim, kültür, sanat ve edebiyat savurganlarının her taşın altından çıktığına şahit olanlar, ister istemez arp ve piyanodaki bireysel başarıyı, Sanat sanat içindir benzeri içi boş, dışı makyajlı cümlelerle açıklama zorunluluğunu hissetmekten kendilerini alamayacaklardır.

Bir çocuğun, genelde müzik, özelde arp ve piyano gibi enstrümanlarla ilgilenmesi, elitizmle lümpenlik arasında gidip gelenin sandığı gibi, çocuğu; modern, çağdaş, batılı vs. aşamasına getirmez. Zira bilindiği gibi bu enstrümanlar özellikle son yıllarda Çağdaş Klasik Batı Müziği kompozitörlerince sözü edilen kavramları sorgulamada kullanılmaktadır. Özellikle arp, Jane Austen gibi püriten ve Viktoryen anlayışlarla cedelleşen edebiyatçıların eserlerinde cedelleşmeyi katalize eden karakter olarak yerini almıştır.

2009 yılında Kaf Müzik’ten çıkan, Şirin Pancaroğlu’nun Yinon Muallem ile imzaladığı Telveten adını taşıyan albüm, arpla bateriyi, kontrasttaki estetiği müzikle keşfetmek için buluşturmuştur.

Piyano da, Hande Dalkılıç, Mehru Ensari gibi isimler sayesinde artık, folklorik tınıları bağrına basan, Türkiye dışında, yine Çağdaş Klasik Batı Müziği kompozitörlerince kavram ve etiket sorgulayan bir enstrüman olmayı başarmıştır.

Arp ve piyano icra eden çocukların  başarısını; çocuğun psikopatolojik fiillere maruz bırakılmasını umursamayan güruh, Pancaroğlu gibi, uluslararası başarılara adını yazdıran Fatma Ceren Necipoğlu’nun 1 Haziran 2009 tarihinde gerçekleşen uçak kazasında sonsuzluğa uğurlanmasına da kör ve sağır kalmayı yeğlemiştir.

Bu güruhun izini sürenlerin; Necipoğlu, Pancaroğlu gibi tevazudan taviz vermeden, kendilerini değil de işlerini ön planda tutanlardansa, Aleyna Tilki ve benzeri aradan yıllar geçmeden unutulacağı belli vitrin malzemelerinin peşinden koşturmaları da psikopatolojiyle açıklanmadığı; müzik özelinde, Türkiye’de varmış gibi gösterilen ama olmayan kültür, sanat ve edebiyat dünyasının psikopatolojik veçhesi, Pandora’nın Kutusu açılarak afişe edilmediği müddetçe, psikopatolojik manzara bireysel başarıları görmezden gelme geleneğini sürdürecektir.

 

 

LİDER HABER.... HABERİN LİDERİ...

porno sex brazzers porno hd porno porn porno seyret hack forum

betmarino aresbet betnano asyabahis mroyun bahigo mobilbahis bets10 imajbet betper