Türkiye’ye Özgü Popüler Kültür’e Tevazu Nakışlayan Bir İsim: Recep Aktuğ

14 Ocak 2020 tarihinde vefat eden Recep Aktuğ, birçok televizyon dizisinde kilit önemdeki karakterlere hayat vermişti ama sıradan olmakla itham edilenler dâhil, Türkiye’nin televizyon dizisi izleyicisi, onu, nitelikten taviz vermeyen, derdi vitrin gösterisi olmayan her oyuncuda olduğu gibi, ancak ete kemiğe büründürdüğü karakterlerle hatırlayabiliyordu. Sözü edilen izleyicinin, ön plana hem çıkan, hem de çoğunlukla ite kaka çıkarılan vitrin malzemelerinin, sadece oyunculukları değil, oyunculuk haricindeki yaşantıları hakkında, işlerine yaramayacak bilgilerle kendilerini doldurmaları ise patolojinin hangi noktasında olduklarını gözler önüne sermesi bakımından önemlidir.
Aktuğ, sadece oyunculukta değil, müzisyenlikte de nitelikten taviz vermeyen bir isimdi ve bu alanda da yıllarca pabuç eskitmesine rağmen, oluşturulan vitrinden payına düşeni almaya yanaşmadı.
Aktuğ’un müzik için adım attığı yıllarda Türkiye, Anadolu Pop’tan sıklıkla söz etmeye başlamıştı. Bu başlık, başlıkların birçoğu gibi sorunludur. Zira bu başlıkla çağrıştırılan Türk Halk Müziği formundaki eserler olsa da, gün yüzüne çıkarılan çalışmalarda, sözü edilen müziğin etkisi, yeterincesi şöyle dursun, hissedilemiyordu bile. Gerçi, Cahit Berkay özelinde Moğollar ve Tülay German bu başlık altında ele alınmışlarsa da, onların müziklerinin de, sınır tanımayan birçok isimde olduğu gibi, başlıklara sığdırılamayacağını unutmamak gerekir.
Anadolu Pop rüzgârına Aktuğ, lise yıllarında kapılır ama Siyasal Bilgiler Okulu’nda tahsilini sürdürürken Grup Stüdyo’ya katılması rüzgârdan ziyadesiyle etkilenmediğini belgeler. Zira sözü edilen grup, büyük şehrin hayhuyunun resmini çizmekle meşguldür.
Türk Müziği Devlet Konservatuarı’na kaydolarak yoğunlaştığı işin teorisini kavrayan, daha sonraki süreçte, birkaç arkadaşıyla Arı Yapım’ı kuran Aktuğ, bu girişimiyle müzik anlayışının şirketleşmesini sağlar.
Sezen Aksu’nun Kaybolan Yıllar’ını çıkaran bu şirketin amacı sadece albüm çoğaltmak değil, Türkiye’ye özgü bir Popüler Kültür ortamı oluşturmaktır. Aktuğ bu ortamın oluşması için çaba sarf eden ama gerçekleştirdiği işleri göze sokmayan bir isim olarak dikkatleri üzerine çekmiştir.
1976 yılında Türkiye’nin ilk eşlik grubu Kısa Dalga’yı kuran, ulusal ve uluslararası müzik yarışmalarına katılsa da kenarda durmayı tercih eden Aktuğ’un imzaladığı müzik, tedirginliğini hasıraltı etmeyen şehir insanının hikâyesine sabitlenmiştir.
Bu insan tedirgindir çünkü şehir; düşünceyle birlikte duyguyu; ruhla birlikte bedeni yağmalama mesaisini sürdürmektedir.
Aktuğ’un sesi dinleyiciye Tanju Okan’ı hatırlatacaktır. Bilindiği gibi Okan da Aktuğ gibi tedirginliğin müziğine imzasını atmıştır. Okan’ın son yıllarını İstanbul’da geçirmemesini de ancak tedirginlik açıklayabilir.
Recep Aktuğ, Türkiye’ye özgü Popüler Kültür’ün kilometre taşlarından birisi olarak, bu kültürün tevazuyu bünyesinde barındırabileceğinin altını çizen bir hayat yaşamıştır.
Onun müzik ve oyunculuk özelinde sanatını sağlıklı bir şekilde konumlandırabilmek için önce bu özelliğini kavramak gerekir.