John Lennon’la Özdeşleşen ve Özdeşleştirilen Bir Müzisyen: Yener Korkut

Özelde John Lennon ve genelde onun da dâhil olduğu müzik grubu The Beatles, sadece sesini yükselttiği İngiltere’de değil, Avrupa’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde, müzikle iştigal eyleyen birçok ismin etkilendiği enstrümanist, solist ve gruplar arasındadır hatta Pink Floyd, Deep Purple’la birlikte ilk sıralarda yerini aldığını vurgulamak mümkündür.

Lennon ve grubu, Türkiye’de de, kalbi müzik için atanları doğal olarak cezbetmiştir ancak 19 Nisan 2020’de vefat eden Yener Korkut’un nazarında cezbetme fiilinin ötesinde bir durum söz konusudur çünkü Lennon’la özdeşleşen ve özdeşleştirilen Korkut, müzik yazarlarınca Denizlinin Lennon’ı olarak anılmıştır.

Sanayileşmenin hızlı bir şekilde yaşandığı Denizli’nin Baklan ilçesinde 1952 yılında dünyaya gelen ve lise öğrenimini Denizli’de tamamlayan Korkut, arkadaşlarıyla, şehrin arkeoloji bağlamındaki zenginliğinin altını çizmek amacıyla Hierapolis adlı bir müzik grubu kurmuştur.

Denizli’nin Beatles’ı olarak karşılanan grup; Pamukkale, Kaş ve Kuşadası’nda sahneye çıkmıştır.

Grup, her grupta yaşanması ihtimal dâhilindeki dağılma sürecini yaşayınca, Korkut, müzikle ilgilenerek Türkiye’de tutunamayacağını düşünmüş ve rahat nefes alacağına inandığı başka coğrafyalara açılmıştır.

Önce Hollanda ve daha sonra da Belçika’yı mesken tutan Korkut, burada, Belçika Kraliyet Müzik Akademisi’nde aldığı eğitimle teorik zeminini sağlamlaştırmıştır.

1982 yılına kadar ikâmet ettiği Avrupa’dan Amerika Birleşik Devletleri’ne giden ve Karayip Adaları’nda hayata gözlerini yuman Korkut’un Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’ndeki macerasını aslında bir Beyin Göçü olarak tanımlamak mümkündür. Gerçi bu kavram daha çok; fen bilimleri, matematik ve tıp alanlarıyla özdeşleştirilir ama müziğin de aynı zamanda bilimsel terbiye istediği ve beklediği hesaba katılınca, onun da bu kavramla bir arada ele alınması hakikati kendisini doğal olarak hissettirecektir.

Korkut Türkiye’den, sadece müziğine yeterli ilgi gösterilmediği için ayrılmamıştır. Müziğin bilim olarak algılanmaması da onu bu kararı almaya yönlendirmiştir.

Lennon adına düzenlenen müzik yarışmasında derece alan Night Fall in Istanbul (İstanbul’da Günbatımı) isimli hüzün ve özlem yüklü eser bu ayrılışın keyfi olmadığını belgelemiştir.

Türkiye’yi geride bırakarak başka diyarlara, özellikle Avrupa ülkelerine ve Amerika Birleşik Devletleri’ne göç edenlerin Türkiye’yi oryantalist kodlarla çözdükleri algısı; Arif Dirlik, Sibel Bozdoğan, Reşat Kasaba gibi sosyal bilimciler sayesinde un ufak edilmiştir. Bu mesaiye Korkut da müzikle katkı sunmuştur.

Lennon’dan sosyopolitik değil, sadece müzikal bağlamda etkilenen Yener Korkut, hatırı ziyadesiyle sayılır başarılara adını yazdırsa da, tevazuyu baş tacı eden bir hayata imza atmıştır. Tevazu onun sadece hayatına değil, müziğine de sirayet etmiştir.

Özelde müzik, genelde kültür, sanat ve edebiyat, tevazuyu baş tacı eden insanların ömrüne ömür katar.

Sözü edilen alanların sadece ukalalığa ayarlı olduğunu sananlar, bu alanlara ve dolayısıyla kendilerine zarar veren iki ayaklı koronalar olmaktan öteye gidemeyeceklerdir.